Yeşeriyorum

Alternatifler Ne Kadar Alternatif

0

Serhat “Elfun” Demirkol

Kentin dışındaki tepede dikiliyorsun, güneş askeri nizamdaki ağaçların arasından süzüldükçe rüzgâr çiftliğinin ötesinde bulunan evlerin çatılarındaki güneş panellerinin yansıması olarak sana göz kırpıyor. Rüzgâr türbin bıçaklarının uğultusu burada duyulamaz, yalnızca bir sonraki yılın biyo-yakıt mahsulünü tarlalarda ekmeye çalışan traktörün gürültüsü geliyor kulağına, ama en azından tepenin arkasındaki Jeotermal istasyonunun gürültüsünden iyidir… Ve düşünüyorsun; biyodizel yakıt için açılan tarlalar, fotovoltaik pillerle kaplanan ovalar, Jeotermal istasyonlar için yapılan sondajlar ve ele geçirilen yeraltı suları… … Değişen ne?

Değişen ne? Değişecek olan ne? Neyin nasıl olacağını tahmin edebilir miyiz? Yoksa Murphy haklı mıydı? “Yanlış gidebilecek herhangi birşey, yanlış gidecektir.” mi? DDT’yi kullanmaya başladığımızda, sivrisineklerin dirençli genler geliştirebileceklerini ve gelecekteki canlılarda dâhil tüm canlıları zehirleyebileceğimizi düşünüyor muyduk; ya da antibiyotik kullanımının antibiyotik direncine ve çok daha tehlikeli yeni bakterilere yol açabileceğini düşünüyor muyduk?

[Tarım ve Sanayii] “Devrimimiz”  bu tarz birçok sürpriz ile doludur. Nedeni mi? Karmaşık sistemler…  Karmaşık sistemler kendini oluşturan parçaları aralarındaki geribeslemeyi ve parçalar arasındaki etkileşimi içermektedir. İnsan davranışındaki bir değişiklik toplumun ekonomisini ve fiziksel çevresini etkiler, ekonomi çevreyi etkiler veya bunun tersi olur, ekonomi ve çevredeki değişiklikler de insan davranışını karmaşık ve tahmin edilemez şekillerde etkiler vb. Ve aynısı, kendisi de karmaşıklık olan ve aynı zamanda karmaşıklığı arttırıcı bir motor olan teknoloji için de geçerlidir. Sonuçlarını tahmin etmek imkânsız!

Tahmin Edilemeyen Sonuçlar

Bir süre sonra olumsuz etkilerinin farkına vardığımız bir gelişimin geri döndürülmesi imkânsızdır. İnsanlar çoktan bu yeni gelişimi kullanmak zorunda ve ona bağımlı kılınmıştır bile. Yalnızca insan mı? Sistemin tamami bağımlıdır. Bu bağımlılık, yalnızca daha gelişmiş bir yeniliğin eskisinin yerini alıncaya kadar devam eder. Sonrası yeni bir teknolojiye yeni bir bağımlılık. Kısacası, alternatifini üretmeden eskisinin kullanımından kurtulamazsınız. Ve işte size kısır döngü. Bu yüzdendir ki, her zaman daha fazla teknolojileşme, her zaman daha fazla karmaşıklık, her zaman daha fazla tahmin edilemeyen sonuçlar.. Ve artan ve hepsi çözüm bekleyen problem yığınları…

Alternatifler, yerini aldıkları  eski alternatif(!) kadar problemin kendisini teşkil ederler. Eski bir alternatife karşı yeni bir alternatif sunmak henüz göremediğimiz tahmin edilemeyen sonuçları barındırdığından gözlerimizin önündeki tozpembe bir buluttur. Sadece geçiştirir… Sadece daha kötüye götürür… Sadece problemlerin birikmesine sebep olur.

Kentler ilk kez ortaya çıktıklarındaki gibi.. Başta herhangi bir sorun ortada gözükmüyordu. Ancak kısa sürede – kentlerin kalabalıklaşmasıyla doğru orantılı olarak – insanın daha önce hiç tanımadığı birçok hastalık ilk kez ortaya çıkmaya başlamıştı. Kentlerin hijyenik bir ortama dönüşmesiyle, eskiden gözüken bir çok hastalık ortadan kalkmıştı. Ancak çok geçmeden anlaşıldı ki, aşırı hijyen de önceleri insan için tehlike oluşturmayan birçok hastalığın insanlar arasında salgın şeklinde gözükmesine yol açmıştır. Bunlardan biri de çocuk felci idi. Hatta kesin kanıtlar olmamakla birlikte, çocuk felci aşısı çalışmalarının maymun virüslerinin tür bariyerini atlayarak AIDS’e sebep oldukları düşünülmektedir. Acaba, şimdi de AIDS hastalığının tedavisi için yapılan çalışmalar nasıl bir tahmin edemediğimiz sonuçla karşılaşacak.

Çevresel Etkiler

Kendimize “Alternatifler ne kadar alternatif” sorusunu sorduğumuz da “tahmin edilemeyen sonuçlardan” başka üzerinde düşünmemiz gereken diğer bir konuda “çevresel etkiler“.

Daha fazla… Uzatmadan çok kısaca etkilere bir göz atalım:

Biyokitle: Biyoçeşitlilik ve toprağa etkileri; su kirliliği; az bulunur suyun kullanımı; besin üretimi ile rekabet

Rüzgâr: Gürültü; hassas alanlarda görsel işgal; kuş ölümleri; TV parazitleri

Gelgit: Vahşi yaşam doğal ortamının yıkımı; atık su dağıtımında azalma

Jeotermal: Kirletici gazların salınması (SO2, H2S, vs.); ağır metal içeren kimyasallarca yeraltı suyu kirliliği; sismik etkiler

Güneş: Geniş toprak alanlarının işgali; PV hücrelerinin üretiminde zehirli materyallerin kullanımı; hem kırsal hem de kentsel çevrelerde görsel işgal

[Janet Ramage’nin Energy: A Guidebook kitabından alıntılanarak kısaca yazılmıştır.]

Elbette birçoğumuz alternatiflerin de zaten doğal kaynaklara ve çevreye olan olumsuz etkilerinin farkındayız. Ancak bunları ya göz ardı ediyoruz ya da ileriki zamanlarda geliştirilen daha alternatifleri ile bu etkilerinin de zamanla ortadan kalkacağını umuyoruz. Göz ardı edişimizin temelini ise, zorunluluk ve yerine geçen eski alternatife göre daha az etkiye sebep olduğunu düşünüşümüz oluşturuyor. Alternatiflerle gelen kaynakların daha etkin kullanımının büyük ölçüde çevre etkilerini azaltacağını düşünüyoruz.

Ancak bunun tam tersini 1865 yılında William Stanley Jevons “Kömür Sorunu” kitabında dile getirdi. Antik Yunan’a kadar gerilerde eğlence için kullanılan buhar makinelerinin, Thomas Newcomen‘in ilkel tasarımı ile endüstriyel kullanım için uygunluğundan ve James Watt‘ın geliştirdiği makinenin ise yalnızca kömür kullanımını daha etkin kıldığından bahsetti. Daha sonra ise James Watt’ın buhar makinesinin gelişi ile birlikte İngiltere’de artan kömür tüketimine dikkat çekti. Daha etkin bir teknoloji… Ve böylelikle Endüstriyel Devrim ateşlendi.

Günümüzde “Jevons Paradoksu”  olarak anılan bir prensip yine aynı kitapta formüle edilmişti. Jevons Paradoksu, belirli bir kaynağın daha etkin kullanıma izin veren herhangi teknolojinin o kaynağın daha az değil, aksine daha geniş kullanımıyla sonuçlanacağını belirtir. Böylelikle, kaynakların kullanımını sınırlamak için daha etkin teknolojilerin bir fayda sağlamadığına dikkati çeker.

Jevons Paradoksu aynı zamanda bahsettiğimiz “tahmin edilemeyen sonuçların” böyle bir etkin teknolojide kesinlikle ne olacağını tanımlar. Tasarlanmış etkinin tam tersi… Belirli bir kaynağın tüketimini azaltmak için geliştirilmiş bir teknolojinin, aynı kaynağın tüketiminin artmasına sebebiyet vermesi… Bilgi işlemede daha etkin – böylelikle çalışma sürelerinde yarı yarıya etkinlik sağlayabilecek – teknolojilerin geliştirilmesine rağmen düşmeyen çalışma saatleri… Yakıt açısından daha verimli taşıtların geliştirilmesine karşın otomotiv merkezli bir kent yayılması – böylelikle daha fazla taşıt yolculuğu ve toplamda daha yüksek petrol kullanımı…

Başlıktaki soruyu tekrar tekrar kendimize soralım: Alternatifler ne kadar alternatif?

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.