Köşe Yazıları

GDO İşine Siyaseti Bulaştırmayalım!

0

muzGDO’ya Hayır Platformu ilke kararı almış, siyasal partileri bu platforma dahil etmemeye karar vermisler. Anlaşılması zor bir ilke! Gerçi insan ilke deyince söyle bir durup irkiliyor. İlke bu öyle olur olmaz tartışmaya gelmez diye düşünüyorsun ama insan aklı işte tanrı buyruklarından bile şüphe duyarken ilkeler ne ki?

Toplumsal yaşamda bazı alanlar bireylere, bazı alanlar STK’ lara, bazı alanlar da siyasal gdo1partilere ayrılmış olmalı, uygun adım yürüyüşü bozmadan rap rap yürümek lazım. Çünkü düzen bozularsa işler kontrolden çıkar, roller değişir, mazallah çocuklar kimin baba olduğunu karıştırırsa seyreyleyin karmaşayı. Bu çocuklara hiç güven olmaz kimisi kendini baba sanar, kimisi annesine baba der.  Olacak şeyler değil!

Herneyse gene de ilke sahibi insanlara hürmeten oturuyorum kırmızı koltuğuma, uzatıyorum bacaklarımı, başımı güzelce yerleştiriyorum koltuğun yumuşak sırtına, yandaki sehpadaki fesleğene elimi uzatıp söyle bir okşuyorum… Bu fesleğen kokusunu seviyorum, çocukluğumda da hem köydeki hem de şehirdeki mutfağımızda vardı bu saksı içindeki fesleğenden… Bahçenin yan tarafımda bir incir ağacı var. Ağustos’un sonundayız ve incirler çoktan oldu. Olmuş bir incir şap diye düşüyor beton verandaya…
Haa diyorum GDO konusu kimleri ilgilendiriyor acaba? Şöyle bir aklımdan geçiriyorum. İnsan sağlığı üzerine olan etkilerini bilemediğimiz için bireyleri, hayvan yemi olarak kullanıldıgı zaman hem hayvan sağlığını hem dolaylı olarak insan sağlığını etkiliyor. Geleneksel üretim tarzıyla geçinen, yani kendi tohumunu kendi üreten küçük çiftçileri o kadar derinden etkiliyor ki bu tarz üretime dayalı yaşam biçiminin sonu anlamına geliyor. Ekosistemde yeri olmayan bu canavar organizmaların gezegene ne tür zararlar vereceğini de az çok tahmin ediyoruz. Uluslararası gıda tekellerinin GDO konusunda ne kadar istekli olduğunu hem uluslararası kuruluşlara hem de hükümetlere nasıl baskı yaptığını da hepimiz biliyoruz. Avrupa birliğinin bu konudaki kararlı ve duyarlı tutumunu da biliyoruz. Ülkemizde de çıkması beklenen biyogüvenlik yasa taslagı konusunda ciddi kaygılarımız var. Bu yasanın GDO’ nun yasaklanmasını sağlamasını beklerken, hükümetin uluslararası gıda tekelleriyle ”al takke ver külah” ilişkisini bildiğimizden bize bir oyun oynayıp yasayı GDO ‘ ya kapı aralayan bir hale getirmesinden korkuyoruz. Yani sorun aşağı mahallenin çöp toplama saatleri ya da mahalle çeşmesinin restorasyonu gibi bi şey değil.  Böylesine karmaşık devasa bir sorunla karşı karşıya iken, GDO’ya hayır platformuna siyasal partiler girmesin demek, eğer başka bir kötü niyet yoksa tam anlamıyla bir akıl tutulmasıdır. Uluslararası gıda tekelleri konuya ilişkin bütçelerinin tamamını bu işe harcasalar kendi çıkarlarına bu kadar uygun bir akıl tutulmasını oluşturamazlardı.

Belki de hiç bu kadar karmaşık düşünmeye gerek yok. Sorunu ülkemizin başka hiç bir yere benzemeyen koşullarında aramak daha doğrudur. Yani yirmi dokuz yıldır aşamadiğimiz bir  12 Eylül masalı var ya… Siyasal partilerin ve siyasetin kötü, apoletli generallerin ve onların yaptıklarının hep doğru olduğuna dair. Belki de siyasal partileri ve tabi ki Yeşiller Partisi’ni de GDO’ya hayır platformuna almayalım diyebilen ve üstelik de bunun doğru bir ilke oldugunainanan arkadaşlar hep 12 Eylul masallarıyla büyüdüler. Doğru ya onların da suçu yok aslında, yirmi dokuz yıldır hep aynı şeyleri yaptık, mümkünse hiç bir konuya siyaseti bulaştırmadık ki düzen bozulmasın.

You may also like

Comments

Comments are closed.