Köşe Yazıları

İşte Şimdi Ayvayı Yedik

0

Karşı ütopyaları okuyanlar bilir, orada son derece yumuşak, hatta son derece demokratik gözüken sistemler vardır ama aslında totaliterdirler. Kapitalist-endüstriyalist sistemde böyle. Ne kadar demokratik, ne kadar özgürlükçü bir sistem değil mi kapitalist AB kendi karşıtını bile finanse ediyor. AB Fonundan aldığınız para ile bir yerlerde komin kurup yine AB fonlarından para ile dünyadan komünal turist alıyorsunuz. Tavaf eder gibi post modern zamanların AB finansmanlı komününü ziyaret ediyor, orada zaman geçirip meditasyonunuzu yapıp, komünde çalışıyor, doğayla berber olmanın tadının çıkarıyorsunuz. Komün memnun siz memnun, eh sistemde devlet de memnun. Meditasyon yapan ve sistemin ona açtığı alanda kapitalizmin dışında paylaşmacı bir toplumsal vahanın mümkün olduğunu görüyorsunuz ama bu komünler adeta egzotik kuşlar gibi. Türü nadir bulunuyor, yaşam komünde aka dursun dışarıda kapitalizm hayatını devam ettiriyor. Üstelik komün de ona para kazandırmaya devam ediyor. Buraları ziyaret etmek için en azından seyahat ediyorsunuz. Ulaştırma şirketleri de ne güzel para kazanmaya devam ediyor.
Sistemle mücadele konusunda büyüyen ya da yağ lekesi gibi yayılan karşı ekonomik birimler tezini savunan benim bu olay karşısında bir can sıkıntısı yaşamam garip aslında. Öyle ya işte savunduğum şeyin hayata geçmiş bir örneği ve insanlara esin veriyor. Leke bu esinler ile gün geçtikçe daha çok büyüyebilir. Böylece sistem içerden giderek artan basınçla bir anlamda kendiliğinden değişip dönüşür. Bir anlamda komünler vb karşı birimler sistemi emen hortumlar gibidir. Onların alanı büyüdükçe sistem giderek daha çok alan kaybeder. Bir anlamda ünlü diyalektik kural gibi nicel birikimin nitel sıçramaya dönüşerek yeni bir durum doğurması gibi.
Ama gel gelelim ben bu deneme komünler konusunda yeise kapıldım. Çünkü sistemin mücadele etmek bir yana, göz yummak bir yana beslediği finanse ettiği komün bir umut değil olsa olsa kâbus olabilir. Çünkü bu sistemin sizden hiç korkmadığını, sizi kendisi için bir tehdit olarak algılamadığını tersine size süper market raflarında ki yüzlerce çeşit üründen biri gibi gördüğünü ortaya koyar. Oysa bir zamanlar komün sistem için tehditti sistem komünlerden, oradan biriken enerjiden ölesiye korkuyordu.
Çünkü o enerji sıklıkla isyanlara, ayaklanmalara dönüşüyordu. Sistem komünden de, komünal düzen fikrinden de kendisini tehdit ettiği sistemin içine alamadığı ve maas edemediği yoksullardan çekiniyordu. O yoksullar, o baldırı çıplaklar vahşice bir saldırı ile sistemi fena halde tehdit ediyordu.
Lakin kapitalizm o dönemlerde henüz gençti, henüz daha yeni oluşuyordu, dolaysıyla fazla kırılgandı, bir zamanlar dünyayı tehdit eden sosyalizm salgını çıktığında da henüz kapitalizm olgun evrede olmaktan çok uzaktı. Dolaysıyla muhalefete, onun yarattığı tehdide tahammülü yoktu.
Refah devleti ve tüketimi düzenlenmiş toplum ile kapitalizm artık olgun evresine vardı. Sistem basınçlara, tehditlere artık dayanıklıydı, kendi karşıtını ele geçirip, onun popülarize ederek işini bitiriyordu. Arada Anarşistler gibi çıkıntılar olursa da onları da çok çok güçlenmiş olan devlet güçleri ile yalıtabiliyordu. Sistem artık yasaklamak ya da bastırmak değil, denetleyerek varoluyor. Yasaklamak yasak, onun yerine yalıtmak, etkisiz kılmak, popülarize ederek tanınmaz hale getirmek var. Yasak yok kışkırtma var, yasak yok teşvik var, yasak yok ayartma var. Kısacası sistemin yasağa ihtiyacı kalmadı. Çünkü hayatın tüm kılcal damarları onun tarafından ele geçirildi. Dolayısıyla artık her şeyi yapabilirsiniz yeter ki tüketilebilir olun, yeter ki ekonominin motorlarını yağlayın, yeter ki ayinselleşmiş ve çoktan halktan kopmuş demokrasi içinde olun. Demokrasi artık özgürlüğün altın çocuğu değil her şeyi emen bir süpürge içine çektiği her şeyi giderek kendine benzetiyor ve onun alternatif tarafını yok ediyor.
Hâsılı batı artık totaliter bir evre de,  dolaysıyla orada muhalefet aykırı ve tehditkâr bir öteki olmaktan çıktı. Yasakçılıkla denetimin iç içe olduğu despotiklik ve demokrasinin özgün karışımından oluşan geç modern yahut yeni gelişmiş ülkelerin yarı demokrasileri ise bu matriks evrenine doğru ağır aksak ilerliyorlar. Onlar hiçbir zaman tam bir batılı demokrasi olacaklar mı bu kuşkulu, çünkü küresel sistem henüz oralarda tüm toprakları ele geçirmiş değil. Tüm kaleler orada da ele geçerse oralarda tam demokrasiye geçecekler. Bu denetimin gücüne, yeğinliğine bağlı olacak elbette.

Türkiye bu demokrasiye geçiş sancıları yaşasa da yönü orası. Gün gelecek Türkiye’de de sistem muhalefetten hiç çekinmeyecek. Muhalefet sistemin bir parçası olup çıkacak. Demokrasinin olmazlarından olan ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, toplantı ve gösteri düzenleme özgürlüğü artık olağan bir şey olacak. Ama bu teknik despotluğun hâkimiyeti ile olacak. Telefonlarınız dinlenecek, hayatınızın her alanı gözetim sistemi içinde olacak,  genleriniz bile ele geçirilecek. Kısacası büyük birader sizi her şeyinizle tanıyacak ve bir yerlere yerleştirecek.
Diğer yandan medya denen uyuşturucunun eğlenceli sanrıları ile kendinizden geçeceksiniz. Ama en öldürücü darbe tüketim olacak. Tüketmek için dolap beygiri çalışacaksınız, çalıştıkça da kafanızı kaldırıp da dünyada ne oluyor diye kafa yoracak halde olamayacaksınız.
Arada bir medya muhalefet denen ayinin bir parçası olarak korku kültürü dediğimiz şeyle size “dikkat kısır tohumla nesliniz tehdit ediliyor, dikkat küresel ısınma hayatımızı mahvedecek vb korku ve panik havası ile uyuşmuş insanlara pasifize edici korku dalgaları yollayacak. Ve tabi hemen ardından organik endüstrisi, güvenlik endüstrisi korkularınızın ilacı olacak teknik ya da ekonomik çözümler varolacak. Bunlar komşu markette ya da alternatif dükkânlarda satılıyor olacak.
Ve inanın bana en yakın zamanda siz Türkiye’deki komünleri de geziyor olacaksınız. Şimdiden eko köylerle bu oluşmaya başladı bile. Her yaz artık tatil köylerinde tatil yapmak değil eko köylerde tatil yapmak trend olacak. Eko köy in, tatil köyü out denecek. O komünler anarşist bile olsa tehdit olmayacak. Yeter ki gezilebilir, görülebilir, sistem için sorun yaratmaz olsun (olamayacak da çünkü bu kominler kentli orta sınıfın “in”leri olacak. Yoksullar hala “out” olanlar için bütün yıl köle gibi çalışıp yılsonunda kısa bir süre bir zamanlar zenginlerin ayrıcalığı olan bu yerleri dolduracak. Tüketim merdiveni de hep bir yukarıya kayarak taban genişledikçe üstte daralmaya devam edecek.
Matrikse hoş geldiniz yeşil hap sizi çıkarırımı bilemem. Bu kez korkarım ki haplar yetmeyecek “revulotion”u gerçekleştirmek için. Bu sefer gerçekten ayvayı yedik.

You may also like

Comments

Comments are closed.