Yeşeriyorum

Gürültü-Görünmeyen Kirlilik*

0

Alper Akyüz (Bilgi Üniversitesi STK Eğitim ve Araştırma Birimi)

Gecenin bir yarısı odanızın içindeymişcesine kulaklarınızı tırmalayan ve uykunuzu kaçıran gürültüden rahatsız oluyorsanız bu yazı size rehber olabilir.

Yüksek ses seviyelerine maruz kalmayı sever misiniz? Açıkçası iyi bir rock müzik dinleyicisi olarak ben konserlerde ya da evimde severim. Sıkı bir hard rock grubunu düşük volümlerde dinlemekle sesi açarak dinlemenin verdiği haz karşılaştırılamaz. Peki evinizde gece oldukça geç saatlere taşan böyle bir dinleti ya da eğlence düzenleseniz ve komşularınızca şikayet edilseniz başınıza ne gelir? Kent içindeyseniz polis, değilse jandarmanın müdahele etme ve gerekirse ‘konut ve/veya eklentilerine girerek’ önleme yetkisi vardır. Şimdi soruyu biraz değiştirelim: sizin için eğlence, çevre sakinleri için ‘gürültü’ kaynağı olan bu etkinliğinizi bir işletme sahibi olarak hemen her gece yapsanız, hatta müzikle yetinmeyip bir de havai fişekleri işin içine katsanız başınıza ne gelir? İşte bu sorunun şu anda tek bir yanıtı yok.

İstanbul Boğazı

Geçen sene gazetelere kadar taşınan haberlere göre İstanbul Boğazının Anadolu yakasında Kuzguncuk, Beylerbeyi gibi kıyı semtlerin sakinleri Avrupa yakasında kıyıda bulunan (ve her isteyenin elini kolunu sallayarak giremediği) ünlü gece kulüplerinden sabahlara kadar yükselen müzik seslerinden rahatsız olarak konuyu hem yetkililere hem de basına taşımışlardı; söz konusu işletmeler bu semtlere bir veya birkaç kilometre uzakta olmalarına rağmen bas tonlar ve sürekli ritim Boğazın suları üzerinden geçerken güçleniyor ve ilgili AB yönergesinde ve mevzuatımızda ‘uyku kaçırıcı rahatsızlık [sleep disturbance]’ denilen duruma yol açıyorlardı. 2006 yazında yine aynı bölgede hemen her gece düğünler ve kutlamalar vesilesiyle patlatılan havai fişekler de basına taşınmış, kent insanına verdiği rahatsızlık yanında hayvan hakları örgütlerine göre başta kuşlar olmak üzere canlılara olan etkileriyle de gündeme girmişlerdi. Ancak bu haberler sonrası devreye giren Valilik, Belediye ve Çevre Bakanı (evet, bizzat kendisi) adı geçen kulüplere karşı denetimlere katıldılar ve cezalar kestiler. 7-8 Haziran 2008 tarihli haberlere göre 15 bin imzalı bir dilekçe sonucu Bakanın (ve tabii peşinde bir basın ordusunun) bizzat katıldığı denetimlerden bir adet de bu Haziran ayında yapıldı ve sadece işletme sahiplerine gözdağı verilmekle kalınmadı; yapılacak değişiklikle artık DJ’ler ve diğer sanatçıların da cezalandırılması öngörülüyor. Bu önlemler Boğaz sakinleri lehine sonuç verdi mi bilmiyorum. Ancak Beşiktaş’ta oturduğum için havai fişeklerin çeşitlenerek ve ses ve ışık gürültüsünün güçlenerek  devam ettiğini ve her seferinde martıların sürüler halinde ve çığlıklar içinde havalandığını gözleyebiliyorum. Kutlama yaparken gürültü yapmayı ve eğlendiğimizi cümle aleme ilan etmeyi çok seviyoruz! Havai fişeklerin saat 23.00’ten sonra kullanılmaları halinde verilen 100 YTL’lik para cezası bu gösterilerin, düğünlerin ve kutlamaların maliyetinin yanında devede kulak kaldığı için bir yaptırım gücü yok. Ceza dışında alınan önlemler ise bu fişeklerin satılabileceği yerleri sınırlamaktan ibaret. Geçen ocak ayında Davutpaşa’da ruhsatsız bir havai fişek imalathanesindeki patlama sonucu 20’den fazla kayıtsız ve sigortasız işçinin ölümü sonrası Türkiye’de ruhsatlı tek üretim tesisi olduğunun ortaya çıkması, asıl sorunun aşırı talep, bu talebi ucuza karşılamaya çalışan kaçak işletmelerin üretim koşulları ve denetim eksikliğinde olduğunu açıkça gösteriyor.

Sokak Düğünleri

Gündemimize ancak bu şekilde girebilen iş ve eğlence yerlerinden kaynaklanan gürültü sorunu İstanbul Boğazıyla sınırlı değil. İstanbul’un daha kenar semtlerinde yazın sokaklarda yapılan düğünlerin oluşturduğu gürültüyü telefonla şikayet eden vatandaşlara polisin ve jandarmanın ilgisiz davrandığı da internet sitelerindeki yorumlara yansımış. İstanbul’un merkezi kesimleri dışında ulusal basının gündemine girmesi daha da zor olduğu için yapılabileceklerin sınırı mülki amirlerin, ve en fazla Valiliğin iradesi tarafından belirleniyor. İstanbul sınırları içinde denetim ve yaptırımları uygulamak için Kadıköy ilçesinde Kadıköy Belediyesi, geri kalan bölgelerde ise İstanbul Büyükşehir Belediyesine personel ve teknik donanımları Çevre Bakanlığı tarafından yeterli görülerek yetki devri yapılmış.

Şimdi bir de en küçüğünden bir beldede yaşanan bir vakaya bakalım.

Muğla-Milas-Güllük

Güllük, Bodrum yarımadasının başladığı, yani ana karayla buluştuğu yerde, Milas’a bağlı bir belde; ilgili okurlar balık çiftlikleri ya da MNG Holdingin Pina Yarımadasında otel inşaatı için doldurduğu koyla ilgili haberlerle hatırlayabilir, doğa korumacı arkadaşlar ise hemen yanıbaşındaki önemli bir sulak alan olan (ve kısmen Bodrum Havaalanına kurban edilen) Dalyan’ı çok iyi bilirler.  Bu yaz beldenin merkezinde, meskun mahal içinde (yani kutular içinde listesini görebileceğiniz mevzuatımıza göre ‘Çok Hassas Kullanım Alanları’ içinde) birbirine 50 metre uzaklıkta deniz kenarında kurulu iki ayrı mekanın 04.00’a kadar çalışma ruhsatı vardı ve bu saate kadar çalınan yüksek sesli müzik uyumaya imkan vermiyordu. Körfezin karşı yakasında bulunan Kıyıkışlacık-İasos sakinlerinin de (İstanbul Boğazındakine benzer şekilde) durumdan rahatsız olduğu ve şikayette bulundukları duyuluyordu. Bu durum haftaiçi haftasonu farketmeden bütün yaz ayları boyunca devam etti. Çevre sakinleri beldeden sorumlu jandarmayı telefonla aradıklarında aldıkları yanıt ise standarttı: “Müdahele etmeye ve ceza kesmeye yetkimiz yok! Biz uyarımızı yapıyor ve tutanak tutarak belediyeye/savcılığa gönderiyoruz. Ancak ölçüm cihazımız ve ölçüm yapma yetkimiz yok; tutanak ekinde ölçüm sonuçları olmadığı için de savcılık dava açmıyor.” Bu kısmen doğru. Güllük Belediyesine yetki devri yapılmadığı için doğrudan sorumlu olan makam Muğla İl Çevre ve Orman Müdürlüğü. Bu sene söz konusu işletmelerin yakın çevresinde konaklayan sakinler tarafından Valiliğe yapılan başvuru ve görüşmeler sonucu ilgili teknik personel bir gece gelerek ölçüm yaptı ve işletmelerden birine 14.000 YTL ceza kesildi. Ancak işletme için bu miktar ve tekrarı halinde iki katına çıkan ceza pek caydırıcı olmasa gerek, aynı gece dahil olmak üzere ses biraz daha açılarak Ağustos sonlarına kadar sürdü. Bu arada il çevre müdürlüğü elemanları bir kez daha beklendi, ancak bunu sağlamak için yeniden 100 km.’yi aşkın yol yaparak Muğla il merkezine kadar gidip Valiliğe ikinci bir dilekçe verilmesi gerekiyordu. Müdürlüğün internet üzerinde bulunan faaliyet raporuna göre Muğla çapında her tür çevre denetimini yapmaya yetkili teknik eleman sayısı sadece 6 (bunların sadece 4’ünün gürültü ölçümü yapabildiği söyleniyor) ve 1100 km’yi aşkın kıyı şeridi bulunan ilde yetki alanları içinde Bodrum, Marmaris, Fethiye gibi büyük turizm merkezleri var.

Peki çözüm yetkiyi belediyelere devretmekte mi? Öncelikle bunun için belediyelerin çevre deneetim birimi kurması, ölçüm cihazı alması ve yeterli personeli istihdam etmesi gerekiyor. Sonra? Güllük’te cezanın kesildiği mekanın mal sahibi aynı zamanda Güllük Belediye Başkanı. Muğla Valisi ve Milas Kaymakamı gibi yetkililer ise işletmeye bir şekilde getiriliyorlar; Muğla Valisi ceza kesildikten birkaç gün sonra akşam yemeği için bu işletmedeydi. Güllük’te adında çevre ve turizm geçen tek derneğin herhangi bir etkinliği bulunmuyor ve başkanı aynı zamanda belediye başkan yardımcısı. Geçen sene balık çiftliklerini protesto için beldeye gelen çevrecilerin işletme sahipleriyle birlikte belediye zabıtasının da saldırısına uğradıkları hatırlarda. Mafya ve organize suç haberleriyle sık sık gündeme gelen Milas’ın bu anlamda da popüler beldesi Güllük; ünlü mafya babalarının akrabalarının sık sık beldeyi ziyaret ettikleri, bunu çevrelerindekilere yüksek sesle övünerek belirtmeleri sayesinde biliniyor. Belde sahillerinin en güzel bölümleri özel işletmeler, siteler ve “Beach club”lar tarafından çevrilmiş ve müzik gürültüsü buralarda gündüz de sürüyor. Beldenin sürekli ya da mevsimlik sakinleri de bütün bunları bildikleri, şikayetlerinden sonuç alamadıkları ve işletme sahiplerinin hedefi haline gelerek şiddete uğramaktan kaygılandıkları için yasal haklarını kullanmaktan bile çekinir hale geliyorlar. Kendi aralarında yakınmakla kalmayıp  yasal süreçleri çalıştırmaya çalışanların sayısı birkaç kişi olunca da hedef olmaları kolay hale geliyor.

Sonuç olarak Güllük’te gürültünün ancak Ağustos ortasında Mahalli Çevre Kurulunun açık alanlarda müzik yayınının 23.30’da kesilmesi yolunda aldığı karar sonrasında dinmesi bekleniyor. Ruhsatlar yıllık verildiği için aynı süreçlerin gelecek sene de aynen yaşanmayacağı konusunda bir garanti yok.

Yasal çerçeve ve uygulama perspektifi

Eğlence yerlerinin baş aktörü olduğu iki ayrı vakadan bahsetttik ve bu vakalar sorunun güç ilişkileriyle örülü karmaşık yapısını ortaya koydu. Ancak sözü burada bırakırsak umutsuzluğa ve eylemsizliğe yol açabiliriz. Türkiye’de gürültü konusunda katı sayılabilecek bir yasal çerçeve var. Çevre Yasası gürültüyü kesinlikle yasaklıyor. Kaldı ki gürültünün kaynağı sadece eğlence yerleri değil, motorlu araçlar, endüstriyel tesisler ve şantiyeler önemli gürültü kaynakları olarak düzenlemelerde yerini bulmuş. Bu arada Türkiye’nin uyum sağlamakla yükümlü olduğu AB Mevzuatı ise gürültünün sınır değerlerini ve ölçümlerin nasıl yapılacağını belirliyor ve ‘Stratejik Gürültü Haritaları’ ve ‘Eylem Planları’nın hazırlanma esaslarını içeriyor. Uyum kapsamında çıkarılan yönetmelik 2008’de güncellenmiş, 3 Haziran 2008 tarihinde ise Bakan imzasıyla bir genelge çıkarılarak izlenecek prosedür ve yetkili kuruluşlar açıkça belirtilmiş. Ancak sonuçta uygulama bütünüyle yerel yetkililerin yeterliliği ve iradelerine (ve vatandaşların hak arama gücüne) bağlı. Yerel ölçekte uygulama sağlanamazsa merkezi yönetime başvurmak düşünülebilir. Bunun için Çevre Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı doğrudan,  gürültünün insan sağlığına olumsuz etkileri nedeniyle bir insan hakları ihlali olduğu düşünülürse Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı ve yöre milletvekilleri dolaylı olarak konuyla ilgili başvurulabilecek noktalar. Son olarak konu aynı zamanda AB üyelik süreciyle ilgili olduğu için AB Komisyonu Türkiye Delegasyonuna başvurularak yıllık İzleme Raporlarına alınması için de uğraşılabilir. Ancak tecrübe gösteriyor ki, eğer konuyu basına yansıtmayı başaramadıysanız, yerel veya ulusal düzeyde örgütlenerek baskı grubu oluşturamadıysanız ve yalnızca e-posta ve telefon gibi kolay, ama resmi geçerliliği olmayan başvuru süreçleriyle yetindiyseniz, içinde yaşadığımız tek parti hükümeti döneminde yerel veya ulusal düzeyde yetkili kişi ve kurumlarda olmayan bir iradeyi oluşturmanız zor.

Daha kalıcı bir çözüm içinse yönetmelik gereği hazırlanacak Stratejik Gürültü Haritalaması ve Eylem Planlarına katılım önemli olanaklar sunabilir; yönergenin kendisi çalışmalarda kamuoyuna danışılmasını şart koşuyor. Haritalama için yönetmelikçe verilen son tarihlerse ancak 2011’den itibaren başlıyor. Bu kadar uzun dönemli hedeflemenin sorumlusu biraz da bu süreçleri zamanında takip edip baskı uygulaması gereken sivil kuruluşların eksikliği değil mi?

Mensubu olduğum Bilgi Üniversitesi STK Eğitim ve Araştırma Biriminde verdiğimiz eğitimlerin savunuculuk bölümünde başarılı bir çalışmanın ancak yasalar, uygulayıcı kurumlar ve kültür  boyutlarının bir arada değerlendirilmesi ve buna uygun strateji ve taktikler belirlenerek eyleme geçilmesini öneririz. Ve hemen sonuç almayı beklememek gerektiğini, bu süreçlerin uzun sürebileceğini de ekleriz. Değindiğimiz vakalar gürültü sorunu özelinde de bu çerçevenin geçerliliğini teyit ediyor ve bize iyi bir uzun dönemli eylem planı çerçevesi de sunuyor. Yeter ki sorunun kültür boyutuna kendimizi de katalım ve yerelden ulusala uzanan düzeylerde bu bütüncül eylemliliğin içine girme iradesini ve sabrını biz de gösterelim.

* Bu yazı ilk olarak Buğday Ekolojik Yaşam Dergisinin Temmuz-Ağustos-Eylül 2008 sayısında yayımlanmıştır.

EKLER VE BELGELER

Nasıl Ölçülür? Yasal düzeyler nelerdir?

– Ses basıncı düzeyi her zaman göreceli bir değerdir ve ortamda belli bir noktada ölçülen ses basıncının, dB cinsinden ifade edilen değerini ifade eder.
– Her ölçüm mutlaka hem gürültü kaynağı çalışırken, hem de çalışmazken yapılır ve arka plan gürültüsüne göre aradaki fark değerlendirmeye alınır.
– Elde edilen değerler insan kulağının duyabileceği frekanslara göre ağırlıklı olarak düzeltilen birime (dBA) çevrilir. Buna göre konut alanları gibi çok hassas kullanımlarda açık alanlarda yürütülen faaliyetlerin yarattığı gürültü arka plan gürültüsünü 5 dBA’dan fazla aşamaz.
– Ölçümlerin yeterli ve yetkili teknik personelce uygun teknik donanım kullanılarak yapılması gerekir. Türkiye’de bu ölçümleri yapan iki kişiden birinin en az dört yıllık yüksekokul mezunu olması, ODTÜ ya da Bahçeşehir Üniversitelerinde açılan sertifika programını tamamlamış olmaları ve standartlara uygun ekipman kullanması gerekmektedir.
– Şantiyeler (kamu yararı gerekçesiyle özel izin alınanlar hariç) gündüz saatleri dışında çalışamaz, izinle çalışan şantiyeler ile ulaşım araçları ve yolları için sınır değerler ayrıca yönetmelikte belirtilmiştir. Mahalli Çevre Kurulları, eğlence yerleri için çalışma saati sınırlamasına, canlı müzik yayınının kaldırılması gibi faaliyet türünün değiştirilmesine ve kaynakların belirlenen başka alanlara taşınmasına karar verebilir. Her halukarda işletme sahibi veya araç üreticileri ve sahibi gürültünün yayılmaması için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.

İlgili Mevzuattan Seçmeler*:

– 2872 sayılı Çevre Kanunu:
14. Madde: “Kişilerin huzur ve sükununu, beden ve ruh sağlığını bozacak şekilde ilgili yönetmeliklerle belirlenen standartlar üzerinde gürültü ve titreşim oluşturulması yasaktır. Ulaşım araçları, şantiye, fabrika, atölye, işyeri, eğlence yeri, hizmet binaları ve konutlardan kaynaklanan gürültü ve titreşimin yönetmeliklerle belirlenen standartlara  indirilmesi için faaliyet sahipleri tarafından gerekli tedbirler alınır.”

İdari Para Cezaları: 20. madde: “h) Bu Kanunun 14 üncü maddesine göre çıkarılan yönetmelikle belirlenen önlemleri almayan veya standartlara aykırı şekilde gürültü ve titreşime neden olanlara, konutlar için 400 Türk Lirası, ulaşım araçları için 1.200 Türk Lirası, işyerleri ve atölyeler için 4.000 Türk Lirası, fabrika, şantiye ve eğlence gürültüsü için 12.000 Türk Lirası idarî para cezası verilir.”
23. madde: “Bu Kanunda belirtilen idarî para cezaları, bu cezaların verilmesini gerektiren fiillerin işlenmesinden itibaren üç yıl içinde birinci tekrarında bir kat, ikinci ve müteakip tekrarında iki kat artırılarak verilir.”

Faaliyet durdurma: 15. madde: “Bu Kanun ve bu Kanun uyarınca yayımlanan yönetmeliklere aykırı davrananlara söz konusu  aykırı faaliyeti düzeltmek üzere Bakanlıkça ya da 12 nci maddenin birinci fıkrası uyarınca denetim yetkisinin devredildiği kurum ve merciler  tarafından bir defaya mahsus olmak üzere esasları yönetmelikle belirlenen ve bir yılı aşmamak üzere süre verilebilir. Faaliyet; süre verilmemesi halinde derhal, süre verilmesi durumunda, bu süre sonunda  aykırılık düzeltilmez ise Bakanlıkça ya da 12 nci maddenin birinci fıkrası uyarınca denetim yetkisinin devredildiği kurum ve merciler tarafından kısmen veya tamamen, süreli veya süresiz olarak durdurulur. Çevre ve insan  sağlığı yönünden tehlike yaratan faaliyetler süre verilmeksizin durdurulur. (…) Süre verilmesi ve faaliyetin durdurulması, bu Kanunda öngörülen cezaların uygulanmasına engel teşkil etmez.”

Yetkiler: 12. madde: “kanun hükümlerine uyulup uyulmadığını denetleme yetkisi Bakanlığa  aittir ve gerektiğinde bu yetki, Bakanlıkça; il özel idarelerine, çevre denetim birimlerini kuran belediye başkanlıklarına, (…) veya Bakanlıkça uygun görülen diğer kurum ve kuruluşlara devredilir. Denetimler, Bakanlığın belirlediği denetim usûl ve esasları çerçevesinde yapılır.”
24. madde: “idarî yaptırım kararları Bakanlık merkez teşkilâtında genel müdürler, taşra teşkilâtında il çevre ve orman müdürlerince verilir.”

– 7 Mart 2008 tarihli Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği (2002/49/EC)

– 3 Haziran 2008 tarihli  ve 2008/ 8 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Şube Müdürlüğü Genelgesi (Eğlence faaliyetlerinden kaynaklanan çevresel gürültünün kontrolü)

– Avrupa Birliği 25/6/2002 tarihli 2002/49/EC Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Direktifi (Directive 2002/49/EC of the European Parliament and of the Council of 25 June 2002 relating to the assessment and management of environmental noise)

* Kanun ve yönetmeliklere http://mevzuat.basbakanlik.gov.tr/ adresinde arama yaparak, genelgeye http://www.cevreorman.gov.tr/ adresinde menüden ‘Mevzuat-Genelge’ başlığını seçerek ulaşılabilir. İlgili AB Yönergelerine ise http://eur-lex.europa.eu/en/legis/latest/chap15102040.htm adresinden erişilebilir.

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.