Yeşeriyorum

Post Modern Böööö

0

Hâlihazırda Genelkurmay-iç mihrak diye bir sitede bu kurumdan genel kurnaz başkanlığı diye söz ediliyor- Başkanlığını üstlenen İlker Başbuğ entelektüel ilgileri olduğunu göstermeyi seven bir general. Canım generalin enteli mi olurmuş demeyin. Hepsi de “evrenin evreni”!! gibi değil, Bay General Başbuğ bizde iletişimsel eylem kuramı adı ile Kabalcı Yayınlarından çıkan Jurgen Haberması referansa göstermeyi seviyor. Harp Akademilerin açılışı esnasında yaptığı konuşmada Poppere, Fukuyamaya ve Habermasa yaptığı göndermeler ile sayın paşamız entelektüel cesameti konusunda, hepimize küçük dilini yutturdu. Ve yine onun sayesin de başımıza örülen post modern çoraplar konusunda bilgi sahibi olduk.Bu bölücü, yıkıcı dış mihrak sapık ideolojilere karşı en büyük güvencemiz olan kemalizmi kemiren bir kurtmuş, başımıza alt kimlik üst kimlik gibi dertleri de açan, küreselleşme denen zararlı cereyanın ardına sığınarak Ike kasırgasından bile daha yıkıcı etkiler ile devletimizin bekasını tehlikeye düşüren bu felaket paşamızın basireti sonucu artık dilediği gibi at koşturamayacak.

Çünkü bu post modernite denen ve hangi ülkenin istihbarat servisine bağlı olduğu henüz saptanamayan mikserin ülkemizin ulus devlet hamurunu karıştırıp, zamansız kabararak kıvamının tutmasını engellediği açığa çıkmış bulunuyor.

Şimdi ülkemizdeki akademik camia bu konuda gereken özeni gösterip post modernite denen bölücü yıkıcı mihrakın, kökü dışarıda sapık ideolojinin tehditleri üzerine bir şey yapmayınca derunundaki felsefi birikimi bir güneş gibi parlatarak post modernlik denen şeytani karanlığı dağıtan paşamız devreye girmek zorunda kaldı.

Post Modern Denen Korku Filmi
Paşamızın derin enteklektualizmi ile akademik mahfillerimizin gündemine giren bu zararlı cereyanı yakından tanımak isteyen bu kemter kulunuz bu konuda araştırmalara başlayınca derin bir yeise kapıldı. Çünkü bu post modernite denen şey kaygan balık gibi neresinden tutmaya çalışanız elinizden kayıp gidiyor. Kimi yerlerde bu akımın suyun kabın hacmini alması gibi her kılığa girebildiğini söyleniyor. Yani çocukluğumda okuduğum Tom Brakstaki binbir surat gibi bir şey bu. Bunu öğrendikten sonra “yani aşk olsun paşam bu ne deha, bu ne keskin bir zekâ bu binbir suratı şıppadanak tanıdınız” dedim.

Şimdi efendim naçizane ben de bu kaygan balık kılıklı, her boyaya girme özelliği gösteren ve doğrusu bana Arnold Şvazzeneger’in Terminatör dizisinde gelecekten gelen ve sıvılaşmış bir maddeden yapılabildiği için her kılığa girebilen, girdiği ya da dokunduğu şeyin anında şeklini alan robotu hatırlatan bu felsefi olduğunu öğrendiğim akıma dair bildiklerimi ifade edeyim

Efenim postmodernizm olarak da anılan bu fikir akımı, batı dünyasında 20.yüzyılın ikinci yarısında edebiyat, mimari, güzel sanatlar ve bu arada özellikle felsefe ve sosyolojide ortaya çıkan, belirginleşen, hareket ve yaklaşım olarak ortaya çıkmıştır. Ancak yapılan tanımlara göre bu hareketi daha öncelere götürenler olabiliyor. Hatta bazı düşünürler bu hareketin kökenlerini Dada’ya Nietzsche’ye hatta St. Augustinus’un “itiraflar” adlı eserine kadar götürmekteler.

Bir terim olarak postmodernizmin karşılığı modern sonrasıdır. Ancak bu hareketin içeriğinden kaynaklanan anlam değişikliğinden dolayı kesin olarak modern sonrası demek doğru olmayabilir. Postmodern teriminin post öneki bir geri dönüş (come back), geri itilme(feed back) hareket, yani bir tekrar hareketi değildir. Ama bir analizin, bir hastalık hikâyesinin, bir batıni yorumun uzantısı veya devamıdır ki, bu hareket “başlangıçta unutulmuş” bir şeyin ortaya çıkmasını sağlamaktaymış. Bu durumda post modernizm denen şey modernizm denen şeyin gizlediği, üzerini örttüğü bir şeyi açığa çıkarıyor denebilir. Neyi anladığım kadarı ile iki şeyi bir belirsizlikle yaşamaktan doğan sınırsız özgürlüğü, iki bununla bağlantılı olarak bireyi diye tahmin edenlerdenim. Ki bunların her ikisi de bizi bozar.

Ancak postmodernizm teriminin anlamı konusunda tam bir birlik yoktur. Ama genel olarak “Postmodernizm” denilince “Modernizm”e bir tepki ya da ondan bir kopuş akla geliyor. İşte sayın paşamızı da kaygılandıran bu.

Çünkü post modernizm denen şey sabit anlamları, sabit yerleri, sabit biz özne fikrini kısacası akışkan olmayan değişimin girdabına kapılmayan hiçbir şeyi kabul etmiyor. Buna bağlı olarak ulus devlete de pek olumlu bakmıyorlar. Tıpkı modernizm gibi ona ait olan ulus devletin de miadını doldurduğunu, bugünün çok kültürlü, çok kimlikli dünyasında sabit bir millet, ulus gibi sosyal bir yapıdan söz edilemeyeceğini, toplumsal hayatın çoğullaşmış bir parçalanma yaşadığını belirterek onun yerine ulus üstü, çok kültürlü, çok kimlikli sosyal, siyasal bir modeli hayata geçirmenin iyi olacağını belirtiyorlar. Kes yapıştır ya da her şey gider gibi sözlerle ifade bulan radikal belirsizlik postmodernizmin baş tacı ettiği şeyler. Ayrıca sabit anlamları reddettiklerinden her kavram onu tanımlayan kişiye göre değişebiliyor, bu durumda belli bir şey üzerinde anlaşarak ortak bir tanım geliştirmek mümkün olmuyor. Radikal bir sorgulamacılık, süper eleştirellik bu akımın belirgin bir başka özelliği

İşte bu yüzden paşam derin bilgisini konuşturup ulusumuza göz diken, gözbebeğimiz ordumuzun altındaki toprağı çekip onu açıkta bırakan, toplum yerine bireye önem veren ve çok kültürlü çok kimliklik gibi kavramlar ile şu kahrolası Kürtleri türkler ile eşit kılmak isteyen ve memleketimizin parçalanıp kurda kuşa yem olmasına neden olacak bu zehirli fikre karşı savaş açmış durumda. Onun görüldüğü her yerde başının ezilmesi milletimiz ama en çokta devletimiz ve onun sahibi ordumuzun selameti için elzemdir.

Yani İkinci bir emre kadar borges, calvino, eco, foucault, baudrillard, vd. okumak mgk’ca yasaklanmıştır. Uymayanlara kahraman ordumuzun çektiği filmler izlettirilecektir.

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.