Yeşeriyorum

23 Nisan / İzmir Kitap Fuarı

0

Güneşli, güzel bir sabah … Kahvaltıyla güne başlarken TRT’ de minikleri izliyorum… Kimileri çok ufak, kimilerinin arada yaptıkları muzırlıklar kameralara yansımış, insan gülmeden edemiyor … Zaman zaman dikkatimi çeken ise, arka fonda bolca RTÜK reklamının geçmesi.

Öğleye doğru vakit kaybetmeden kitap fuarına gitmek üzere yol alıyorum. Programımda ilk Melih Ergen’ in konuşması görünüyor. Hüseyin Çorlu’ nun idaresinde Melih Ergen ve Engin Gönen’ in “Ekolojik Sorunlar ve Siyasi Partiler” başlıklı konuşmasını dinleyeceğim…

Fuar cıvıl cıvıl, panele katılım da oldukça iyi. Yalnızım ama hiç de yalnızlık hissi yaratmıyor bu ortam.

EKOLOJİK SORUNLAR VE SİYASİ PARTİLER

Hüseyin Çorlu, ilkin, Avrupa’ da sosyal demokratların ve sol partilerin kurduğu sosyalist enternasyonelin, kendi toplumsal sorunlarının yanı sıra, dünyanın ortak ciddi sorunları olduğunu ve bunları kısaca dört başlık halinde topladıklarına değindikten sonra bunlardan birisinin de ekolojik ve çevre sorunları olduğunu söyledi. Toplantının düzenleniş amacını ise ülkemizde siyasi partilerin programlarını incelediğimizde çevre ve ekoloji ile ilgili sorunların yalnızca birer cümle ile geçiştirilmiş olması, ne seçim bildirgelerinde ne çalışmalarında ne de partinin alt çalışmalarında çevre ile ilgili ciddi bir çalışmanın bulunmayışı olarak tanımladı.

Ege Üniversitesi sosyoloji bölümü öğretim görevlisi Sayın Engin Gönen ise kısaca ekolojinin tanımını yaptıktan sonra; ekolojik sorunlarda insanın yerinin önemini dile getirdi. Çünkü insanoğlu diğer hayvanlardan farklı olarak çevresine sürekli müdahele etmektedir, onu değiştirmektedir. Bu sebeple çevresi ile olan ilişkisinde bir zaman sonra birtakım aksamalar ortaya çıkmıştır. Bu aksamlara da biz ekolojik sorunlar başlığı altında toplamışızdır diyerek konuşmasını sürdürdü. Özetle;

* İnsanların kendileri ile olan ilişkilerinin karakteri doğayla olan ilişkilerinin karakterini etkilemektedir. Bu nedenle çevre, politik ve sosyal bir konudur. İlkçağdan bu yana Kızılderili kabilelerde bu tarz sorunların olmaması bu nedenledir.
* Demirel, “hava çarşaf mı ki kirlensin” sözünü kullanabilmiştir. Özal döneminde önemli araziler yapılaşmaya açılmıştır. İzmir Kordon’u için Burhan Özfatura “ipe götürseler de burayı dolduracağım” demiştir. Akp’ li bir milletvekili Çed raporunun çok zor alındığını eleştirmiştir.
* Bu düşüncelerin altında siyasi iktidarların, özel şirketlerin tek amaçlarının sanki istihdam yaratmak olduğu gibi bir tavır takınmalarıdır. Oysa ki bu şirketlerin hedefi hep daha çok büyüme ve kar elde etmektir. Bunun sonuçları ise daha çok çevresel sorun ve kirlenmedir.
* Çevre konusunu genelde sol ve sola yakın partiler bir haksızlık olarak değerlendirmişlerdir. Ne var ki pratikte gerçekçi bir müdahele bu zamana kadar görülmemiştir. Örneğin CHP akademik olarak iyi bir programa sahip ama iktidar tecrübeleri olmadığı için pratikte neler yapacaklarını bilmiyoruz. Belediyelerdeki çalışmaların bir parti programından mı yoksa kişilerin insiyatifinden mi kaynaklandığını bilmiyoruz, dedi.

Melih Ergen Eski Yeşiller Partisi Eski Genel Başkan Yardımcısı:

Melih Bey, ülkemizde kitap okuma oranının azlığına değinmesinin ardından okuyucu kesime yaptığı bir eleştiri ile konuşmasına başladı. Daha sonra özet olarak;

“Tamam kitapları az okuyoruz da peki okuyanlarımız ne yapıyor? Esas incelik şurada, insanoğlu bence yeni fikirlere kapalı kutu; ürker korkar. Bize verili hayatın dayatılmış olan değerleri ile tartışmayı çok severiz. Bizler kendi fikirlerimizden çok o günkü köşe yazarların paralelinde konuşmayı daha çok severiz.(…) Ve çok tartışıyorsak aslında o fikirlerin karşı taraftan onaylanmasını bekleriz.

(…)Ben böyle bir toplantıya sizler kadar geniş katılımın olacağını doğrusu hiç tahmin etmemiştim (….) Bu hem hoş bir şey hem de beni şaşırtan bir yanı var. Çünkü yeni nesil fikirlerin üzerine tartışmayı acaba becerebiliyor muyuz? Çünkü ben, aynı isimli olan, Ekolojik Sorunlar ve Siyasi Partiler adlı bir toplantıya konuşmacı olmuştum bundan tam 18 yıl önce. Ankara’ da çevre şurası toplanmıştı. (…) Ankara Hilton Otel’ de bir toplantı yapmıştık.(…) O günkü mevcut siyasi partilerin sözcüleri katılmıştı (…). Ali Talip Özdemir paneli yönetiyordu. Ben kendimi tanıtırken sıradan bir yurttaşım denilmesini istemiştim. Bu sözün altında bir alçak gönüllük yoktu bu sözün altında o dönem siyasi olarak benimsemiş olduğum Yeşiller hareketinin temsil ettiği bir tavrım vardı.(…) Ama beni sıradan yurttaş olarak tanıttıklarında bütün salon gülmüştü.(..) Herkes konuştu, bütün parti programlarının çevre ile ilgili, yapılacak olan düzenlemelerle ilgili önlemelerini dosyalar, yazışmalar, şemalarla uzun uzun ortaya koyup anlattılar, sıra bana geldiğinde ise sesimi boğuklaştırdım, mikrofana eğildim “ben gaipten geliyorum, size gelecekten haberler getirdim” dedim. Bu ne demek ki, önce anlamadılar tabi. 15 – 20 yıl sonra sizler yine burada toplanıp, çevreyi nasıl koruyacağınıza ilişkin şu programlar çevresinde önlemler almaktan bahsettiğiniz sürece bundan sonraki panellerde konuşurken yüzümüzde gaz maskeleri olacak çünkü.(..) demek istemiştim. Şimdi aradan 20 yıl geçmiş biz halen aynı şeyleri konuşuyoruz.(…) Güzel ama yeterli mi: Hayır. Çünkü sorunu bir yönü ile farklı olarak algıladığınızı, olaya başka açıdan değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum o da bunun sayın hocamın dile getirdiği gibi ayrı, bağımsız bir siyasi hareket olarak algılamamız gerektiği. “

* Sanayileşme ile çevre arasındaki ilişki uzlaşamaz bir ilişkidir. Sosyalizm ile kapitalizm milli gelirden pay alma konusu dışında türdeş rejimlerdir. Çünkü sosyalizm de büyümeyi hedefler.
* Çevrecilik ile Yeşiller aynı değildir. Birisi mevcut partilerin önlemler dizisidir, diğeri ise başlı başına siyasi bir oluşumdur.
* 17. yy’ dan beri toplumun mutluluğunu sağlamak için her parti, toplumu yukarıdan aşağıya düzenlemesi gerektiğini savunmuştur. Oysa ki çevre sorunu ile hareket eden siyasetçiler bu paradigmanın yeterli olmadığını söylerler. Onlar her konuyu ele alırlar. Öncelikli olarak hukuk ve eğitimden başlamalıyız eleştiriye. Devleti koruyan hukuk mu, halkı koruyan hukuk mu? Bugünkü eğitim anlayışımız merkeziyetçidir.
* Eylemden siyasete ulaşabiliriz. Radikal bir demokrat olarak ben eylemlerle öğrendim pek çok şeyi. O dönem Yeşillerin sloganı “Demokrasi! Hemen şimdi” idi.
* Tüm siyasi partilerin vaadi daha çok para kazanmaktır. Bence dinlenme saatlerimizi satın alabildiğimiz kadar mutluyuzdur. Hepimizin amacı mutluluksa öncelikli olarak yaşamımızı baştan aşağı eleştirmeliyiz.

Melih Bey’ in konuşması sırasında salonu saran motive edici enerjisi, kendi kendime işte Yeşil farkı dedirtiyordu…

 

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.