Yeşeriyorum

Sosyal Güvenlik Reformu Değil Yıkım Yasası

0

Engin Bodur – İşçi

Son yıllarda reform adıyla yapılan tüm düzenlemelerde ortak nokta fiilen uygulanan güvencesiz iş yaşamının yasalaştırılmasıdır.

Evet, bir eşitlikten söz edilebilir ama bu eşitlik bütün çalışanları güvencesiz hale getirmiştir.

Yaklaşık ilk 25 yıl emeklisi olmadan prim toplayan SSK’nın paraları önceleri kamu yatırımlarına aktarıldı; bu gün de hepsi yağmalandı. Sonraki yıllarda kamudan prim alacakları affedildi. Özel sektör ise aflarla adeta ödememeye teşvik edildi. İşletilmeyen ilaç fabrikaları kapatıldı; hastaneler tek elde toplatıldı. Sağlığın tek elde toplanması gerekli ama özelleştirme adımları düşünülünce imha süreci daha iyi görülecektir. Şu anda bile çalışanlarının büyük çoğunluğu özelleştirilmiş ya da taşerona devredilmiş, sendikalı işçi sayısı yok denecek kadar az bir sosyal güvenlik kurumuyla karşı karşıyayız.

Sağlığın ve emeklilik fonlarının kar alanı olması bile bütün bu uygulamaların varacağı yeri göstermeye yeter.

Hatırlayalım, İzmit depreminin ölüleri kaldırılmadan meclisten geçen şu anki yasa kadınlara 58, erkeklere 60 yaş, 7000 gün primi getirmişti (önceden 25 yıl, 5600 prim gün sayısı idi). Yeni düzenlemede prim gün sayası 7200’e, yaş kademeli olarak 65’e çıkarılıyor.

20-25 milyonun üstünde işçinin sadece 6 milyonu biraz geçeni SSK’lı olduğuna göre, bu demektir ki şu anda bile en az 4 milyon işçi geçici süreli sigortalı. Biliyoruz ki tam gün zorunluluğu olmadığı gibi, ayda da kaç gün istenirse o kadar sigortalı gösterilebiliyor ve işsizlik korkusu yüzünden bu korkunç tabloya karşı çıkmak çok zor. Sadece en iyimser sayıyla bile 700.000 işçi sendikalı ve toplu sözleşme yapabiliyor. Geriye kalanı piyasanın insafında Yani 20 tam yıl primli, 40 tam yıl yarım gün primle 50-60 senenin 3-4 gününü sigortalı çalışırsanız priminiz dolar ama bu da yetmez, 65 yaşına kadar beklemeniz gerekir. Bu işsizlik ve yoksulluk ortamında kaç kişi 65 yaşına kadar yaşayacak? Çalışmayan kızlar da kapsam dışına düştüğüne göre, çalışan ölünce eşi de ölmeyecek mi? Yani istenen, artık şu an açlık sınırında olan emekli maaşı artık ödenmek istemiyor ve eğer bu tabloyla hala sigortalı çalışan kalırsa, çalışan çocuklar, torunlar; babalarının, dedelerinin emekli maaşlarını ödeyecekler.

En iyi tabloya bakalım; 25 yaşında işe girdik. 20 yıl tam primimiz yatırıldı. Geldik 45 yaşına, 20 yıl beklememiz gerekiyor. Hadi iş bulduk 5, daha iyimser olalım, 10 yıl daha çalıştık ve artık işe yaramaz olduk. Kaldı 10 yıl. Hiçbir gelir olmadan geçmesi gereken 10 yıl. Kendi kirasını bile ödeyemeyen çocuklarınızla mı yaşayacaksınız? Geliriniz yok ki yaşlılar evi sizi alsın. Artık ölme vaktiniz geldi demektir. Her yerde işe yaramayan asalak olarak görüleceksiniz.

Tabi kapitalizm seçenek sunuyor: Özel sağlık sigortası. Seçeceğimiz bir sermaye grubunun fonuyla kumar oynama özgürlüğünüz hayırlı olsun.

Doğayı, üretimi, yaşamı ve insan onurunu yıkan bu barbarlık düzeni 19.y.y.’da da vardı ve isçiler yıktılar. Bugün de ya patronlar gözü dönmüş her hırslarıyla her şeyi yıkacak, ya da bizler gerekeni yapacağız.

Yaşamın kazanacağına olan inançla, daha kararlı ve örgütlü olarak birleşik mücadelede dayanışma duyguları ile hepiniz selamlıyorum.

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.