Biliniz, duyunuz – Esra Ekşi Balcı

Gerek 3 Haziran 2013 sabahı Recep Tayyip Erdoğan’ın, gerekse öğleden sonra Hüseyin Çelik’in yaptığı açıklamalarda Gezi Parkı’nda yıkımın başladığı güne kadar kimsenin sesinin çıkmadığı konusunda yalan söylemişlerdir.

Bilinmesini ve duyulmasını isterim ki; kent hareketi kadın, kürt veya çevre hareketlerinin çok gerisinde ancak 2000’li yılların başında organize olabilmiş bir harekettir. Gerek 3 Haziran 2013 sabahı Recep Tayyip Erdoğan’ın, gerekse öğleden sonra Hüseyin Çelik’in yaptığı açıklamalarda Taksim Kışlası Projesi’nin 2011 yılı seçim vaatleri içinde olduğu belirtilmiş ancak o günden, yıkımın başladığı bugüne kadar kimsenin sesinin çıkmadığı söylenmiştir.  Sadece 2010 yılından bu yana kent hakkı mücadelesi içinde olan biri olarak bunun kocaman bir yalan; ötesinde mesleğine, mesleğinin etik değerlerine sahip çıkan uzman kişiler ve kentine mahallesine, parkına, yeşiline sahip çıkan kentliler için  bir iftira olduğunu gönül rahatlığıyla söylüyor ve bunu herkes bilsin istiyorum.

İstanbul ve Anadolu’nun tüm kentleri ne işe yarayacakları meçhul beton bloklarla sarılmaya, tarihi ve doğal değerler insafsızca yok edilmeye başladığından bu yana; insanlar yaşadıkları çevrelere sahip çıkmak için tekil ve küçük mücadeleler içine girdiler. Bu mücadeleler,  sadece kendi kendine eylem yapmak değildi. Davalar açıldı, hukuki tüm süreçler zorlandı ancak uzman sivil toplum kuruluşlarına, vatandaşlara danışılmadan çıkarılan rant yasalarıyla, yağma devam etti, ediyor. Hukuki yollar, hukukla hukuksuzlaştırıldı. Kentler ve doğal alanlar; suyuyla, ağacıyla, tarihi mirasıyla ve dahası içinde yaşayanlarla birlikte bir pazarlık nesnesine dönüştürüldü.

Hiç şüphesiz ki sokağa dökülen milyonlarca insanın sesini duymakta zorlanan başbakanın, 200-300 kişilik grupların seslerini duyması, onların haklı davalarında yanlarında olması mümkün olamamıştı.  Ancak bugün olanlar özellikle görme ve işitme duyuları kapalı olan baskıcı iktidara rağmen, ümit vericidir.

Peki bugün ne oluyor? Aslında bunu anlatmaya çok lüzum görmüyorum, artık hepimiz duyuyoruz ve görüyoruz. Sadece bazılarımız anlayabiliyor bazılarımız ise anlamaya çalışıyor. Siyaset-üstü bir kitle, altında ezildiği, görmezden gelindiği yada görülecekse hor görüldüğü bu baskıcı rejimi protesto ediyor. Bunu yaparken; kitap okuyor, börek dağıtıyor, müzik yapıyor, dans ediyor, yaratıcı sloganlar üretiyor. Çok çok önemlisi ise, daha önce tecrübe etmemiş olduğu muhteşem bir dayanışma ruhu sergiliyor. AKP’nin saldırgan tavrına karşılık ortaya çıkan bu hissiyat, farklı düşünen, birbirini görmezden gelen birçok kişi ve grubun birlikte hareket edebileceklerini gösterdi. Yarın belki yine herkes kendi yoluna gidecek ama bugün bu mücadeleyi verenler, bu kuşak tarihte 13’ler diye anılacak, buna şüphe yok. Bu hareket sadece baskıcı rejime karşı demokratik kazanımlarla değil, barışın toplumun tüm kılcallarına yayılmasıyla sonuçlanacak. Bundan böyle biri, diğerinin derdini daha çok umursayacak, onu anlamak için çaba harcayacak. Çünkü bu günler geçtiğinde, umursanmamanın, derdini anlatamamanın ne olduğunu tecrübe etmiş kitleler, bu durumu değiştirmek için tonlarca biber gazına maruz kalmış, pratik savunma yöntemlerini geliştirmiş, kapısını hiç tanımadığı insanlara açmış kısacası günlerce birlik içinde, omuz omuza bir mücadele vermiş olacaklar. Bunların tümü de geleceğe ümitle bakmak için yeterli nedenler.

Son 3 yılda doğa, tarih ve kent yıkımlarına karşı yürütülmüş ancak iktidar tarafından görülmemiş duyulmamış sadece birkaç mücadeleyi aşağıda görebilirsiniz. Çok daha fazlasını kendiniz araştırıp bulabilir, kent hakkını aramaktaki haklılığı anlayabilirsiniz.

Büyük Anadolu Yürüyüşü  – https://www.facebook.com/vermeyoz/photos_stream
2 Milyon İstanbullu – http://eksisozluk.com/2-milyon-istanbullu–2447772
Ayağa kalk – http://www.youtube.com/watch?v=WNNQ4c84vAA
Alanoi Hareketi – http://www.dogadernegi.org/allianoi-suya-gomulemez.aspx
Başka Bir Köprü Mümkün – http://haber.gazetevatan.com/halic-metro-koprusune-cagri/435167/1/Gundem

Çeşitli uzmanlık kuruluşlarının gezi parkı için yapmış oldukları yasal ve hukuki başvurular;

http://www.europanostra-tr.org/files/file/03-02-2012-EN-ICOMOS%20ortakmetin.pdf
http://www.europanostra-tr.org/files/file/08-02-2012%20BAD-Kurul%20Basvurusu.pdf

Mahalle derneklerinin mücadeleleri – http://istanbulkenthareketleri.wordpress.com/page/2/

 

Esra Ekşi Balcı – Arkitera

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR