Ankara’da köylüler bölgelerinde maden ocağı istemiyor: Gelecek kuşakların hakları da yok sayılıyor

Ankara’nın Beypazarı İlçesi’ne bağlı Uruş Mahallesi sınırları içindeki Güdül İlçesi’nin tarımsal üretim alanlarının yakınında açık maden ocağı yapılması planlanıyor.

Bölge halkı, sivil toplum kuruluşları ve çeşitli kurumlar bölgelerinde maden ocağı istemediklerini ifade ediyor.

Dava açıldı

Köylüler, Güdül İlçesi’ne bağlı Kırkkavak, Tahtacıörencik, Kayı, Kavaközü, Karacaören, Taşören, Adalıkuzu, Garipçe, Özköy mahallerinin yakınında hayata geçirilmesi planlanan bu projenin bölgedeki tarım ve hayvancılığı etkileyeceği gibi, insanların sağlığına da tehdit oluşturacağını ifade ediyor.

Öte yandan, Uruşlular Derneği, Tahtacıörencik Köyü Güzelleştirme Yardımlaşma ve Kalkındırma Derneği, Uruş muhtarı Murat Uz ve Tahtacıörencik muhtarı Sebahattin Araç, Ankara İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nün proje için verdiği “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Gerekli Değildir” kararına karşı, Ankara İdare Mahkemesi’nde, kararın iptali ve yürütmesinin durdurulması için ortak bir dava açtı.

‘Eşsiz bir doğal zenginlik barındırıyor’

Maden ocağı projesiyle ilgili yapılan basın açıklamasında, projenin yapılması planlanan alanla ilgili şu bilgilere yer verildi:

Tesisin planlandığı alan, DSİ’nin tarımsal yatırımlarının sulama alanlarının ortasında kalıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından arazi toplulaştırma çalışması da yapılmış olan bu bölgede fiilen tarımsal üretim gerçekleştiriliyor, yakındaki meralarda büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar otluyor. Planlanan tesisin etki alanı içinde birçok arı kovanı da var.
Kayaköz deresi yatağı ve çevresi birçok canlı türünü barındıran bir orman ekosistemi oluşturuyor. Alanın yakınındaki bölgelerin ayı, kurt, geyik, domuz, çakal, porsuk, tilki, kara akbaba gibi birçok hayvanın doğal yaşam alanı olduğu da biliniyor. Üstelik, planlanan tesis alanının 70 metre yakınında bir arkeolojik sit alanı da bulunuyor. Kısacası alan ve çevresi eşsiz bir doğal zenginlik, çok büyük bir tarım-hayvancılık potansiyeli ve kırsal turizm için
önemli değerler barındırıyor.”

‘Geri dönüşü olmayan zararlar verecek’

Açıklamada, projenin hayata geçmesi durumunda yaşanacaklardan şöyle bahsedildi:

Planlanan açık maden ocağın ve kırma eleme tesisinin gerçekleşmesi durumunda; doğal çevre ve tarım arazileri geri dönüşü olmayacak şekilde zarar görecek; rüzgarlarla yayılacak olan toz çevre mahallelerinin tamamında tarımsal faaliyetleri, hayvancılığı ve arıcılığı olumsuz etkileyecek; toz dışında yüksek gürültü düzeyi ve ağır tonajlı araç trafiği de çevre mahallelerdeki kişi ve halk sağlığını kötü etkileyecek, zengin yaban hayatını bölgeden tamamen uzaklaştıracak ve yakındaki arkeolojik sit alanına zarar verip ziyaret
edilemez hale gelecektir.

Tahtacıörencik Mahallesi’nde ortaya çıkmış olan ve Uruş Mahallesi’nde hazırlıkları yapılan ekolojik tarım ve doğa-dostu üretime dayalı kırsal
kalkınma faaliyetlerinin önü kapanacak; Uruş beldesi ve Sakin Şehir ünvanlı Güdül’ün mahallelerindeki huzurlu hayat ve kırsal turizm imkanları ortadan kalkacaktır.

Covid-19 pandemisi vesilesiyle yerli ve yerel üretime dayalı gıda güvencemizin ne kadar önemli olduğunun anlaşıldığı bu günlerde bu proje, Tarım ve Orman Bakanı Sayın Dr. Bekir Pakdemirli’nin ‘Bu salgın bir kez daha tarım ve gıdanın önemini gösterdi. Daha da önemlisi kendi kendine yeterliliğin önemi bir kez daha kanıtlanmış oldu. Bu felaketi atlatmak için birçok ihtiyaçtan vazgeçebilir, ancak gıdadan vazgeçilemez” sözlerine de aykırılık teşkil etmektedir.”

‘Gelecek kuşakların haklarını da yok sayıyor’

Projenin kamu yararına olmadığının vurgulandığı açıklamada, ayrıca gelecek kuşakların haklarının da yok sayıldığı belirtildi:

Söz konusu projenin kamu yararı olmadığı gibi gelecek kuşakların haklarını da yok saymaktadır. Gerçekleşmesi durumunda doğal çevre, kırsal yaşam ve yerel halkın geçim kaynakları açısından geri dönüşü olmayan olumsuz sonuçlar doğuracağı aşikardır.

İstihdam edileceği söylenen 12 kişi için halkın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını, çevredeki doğal varlıkları ve üretim imkanlarını feda etmek akıl ve vicdan işi değildir. Bölgedeki doğal, ekonomik ve sosyal dengeleri alt üst edebilecek olan bu maden projesinin gerçekleşmemesi için, yöre halkının girişimiyle başlayan bu hak ve hukuk mücadelesinde kamu kurumlarının, yerel yönetimlerin, siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, basın- yayın kuruluşlarının ve sorumlu vatandaşların duyarlılığı belirleyici olacaktır.”