ManşetRöportaj

Mustafa Öngün: “Reddediyoruz Hareketi, uzun süredir Kuzey Kıbrıs’ta meydana gelen ilk birlik”

0
Reddediyoruz Hareketi'nin eylemlerindne bir pankart. Üzerinde, yerel dille, "Kes sesini", altında ise "No way be annem" yazıyor

Kuzey Kıbrıs’ta uzun süredir insan hakları ve sosyal adalet konularında aktivizm yapmakta olan Mustafa Öngün’le Yeşil Gazete olarak bir röportaj gerçekleştirdik.

Doktorasını sosyoloji ve felsefe alanlarında tamamlamış olan ve halen akademisyen olarak çalışan Öngün, Kıbrıs’ın kuzeyinde alternatif bir sol hareket olarak 3 ay önce ortaya çıkan Reddediyoruz Platformu’nda ve Dayanışma Hareketi’nde aktif şekilde rol alıyor.

Uzunca bir süredir Türkiye Cumhuriyeti’nin en üst resmi makamlarının konuşmalarında toplumlararası ilişkilerde yıkıcı bir dil kullandığını biliyoruz. Kıbrıs konusunda bunun maalesef en talihsiz örneğini, Kıbrıs Türk toplumunu “Beslemeler” olarak adlandıran Recep Tayyip Erdoğan’ın sözleriyle yaşadık. Daha sonra bu üslup Türkiye’deki Gezi olaylarında “Çapulcular” yakıştırmasıyla devam etti. Bugün gelinen noktada iki toplum arasında neler yaşanıyor, bize kısaca özetleyebilir misiniz?

Türkiye ve Kıbrıs toplumları diğer tüm toplumlar gibi birbirleriyle iyi ilişkiler kurma potansiyelini taşıyor. Geçmiş, kültür, dil gibi unsurları da düşündüğümüzde iki toplum arasındaki ilişkilerde bu potansiyel fazlasıyla var. Fakat siyasilerin ve resmi politikaların araya girmesiyle bu potansiyelin bugün itibarıyla zarar gördüğü de açık.

Mustafa Öngün

Mustafa Öngün

Bir süredir Türkiye’deki iktidar belli ikilemler yaratma ve kendini bu ikilemler üzerinden varetme ve güçlenme yolunda ilerliyor. Bu yaklaşım elbette Kıbrıs Türk toplumu ve Türkiye toplumu arasındaki ilişkilere de yansıyor. Fakat bunun da ötesinde, iki toplum arasında yaşanan problemin özü Türkiye’deki iktidarın Kıbrıs üzerine uygulamaya çalıştığı toplumsal mühendislik projesi ve buna onay veren yerel unsurlardır.

AKP, Kıbrıs’taki iktidarını sadece siyasi ve ekonomik olarak güçlendirme niyetinde değil, aynı zamanda kültürel olarak da bu iktidarı güçlendirmek istiyor. Bu bağlamda Kıbrıslı Türklerin yeterince müslüman olmadığı gerekçesiyle onları veya burada yetişecek olan yeni nesilleri dindar olarak yetiştirmek için birçok girişimde bulunuyor. Son yıllarda dini işlere ayrılan finansmanın artması, devasa camilerin, ilahiyat kolejinin ve dini tesislerin inşasının birer güç gösterisine dönüşmesi, AKP’nin toplumsal mühendislik projesi kaygısı taşıdığını göstermekte. Kıbrıs’ta belli bir anlayışa dayalı dindar bir toplum ortaya çıkarma ve bunu gücün bir sembolü haline getirme hadefiyle ilerleyen bir Türkiye iktidarı ile karşı karşıyayız.

Böyle bir hedef karşısında iki toplum ilişkileri de elbette zarar görüyor. Ancak bu hedefin sonucunda sadece iki toplum ilişkileri zarar görmüyor, aynı zamanda Kıbrıs’ın kuzeyindeki toplumun kendi içinde de sorunlar ortaya çıkıyor. AKP’nin Kıbrıs’ın kuzeyinde yürüttüğü bahsi geçen projeyi birtakım yerel unsurları kullanarak da gerçekleştirmeye çalıştığını gözlemliyoruz. Özellikle Türkiyeli göçmenlerin bu projeyi gerçekleştirmek maksatlı olarak kullanıldığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Göçmenleri kullanma meselesi elbette ki sadece AKP ile bağlantılı değil. Kıbrıs’ın kuzeyindeki anaakım siyset de göçmenleri kendi çıkarları doğrultusunda kullandı ve hatta sömürdü. Bunun da bir sonucu olarak AKP, bugün göçmenleri de kullanarak Kıbrıs’ın kuzeyinde toplumsal bir ikilem yaratıyor. Genelde göçmen ve yerel ailelerin çocukları arasında, dine ve milliyetçiliğe dayalı bir ikilem var. Kıbrıs’ın yerlileri “dinsiz”, göçmenler veya onların çocukları ise dinine, milletine sahip çıkanlar olarak lanse ediliyor. Bu doğru bir yaklaşım olmamakla birlikte tehlikeli de. Doğru olan yaklaşım, mağdur göçmenlerin gerçekten yanında olan, onların ekonomik durumunu düzeltecek, onlara haklarını teslim edecek yerel politikaların geliştirilmesidir. Ama AKP ve yerel iktidarlar bu politikalarla ilgilenmeyip, daha çok soyut ikilemler yaratıyor ve toplumu ileriye götürmek bir yana çatışmalara zemin hazırlıyorlar.

Reddediyoruz hareketini okuyucularımıza tanıtabilir misiniz? Sanırım üst üste gelen pek çok baskı sonucunda bu noktaya gelindi.

Reddediyoruz hareketi aslında biraz önce söylediklerimle yakında alakalı. Hareket yetmişten fazla örgütün biraraya gelmesiyle oluştu. Uzun bir sürenin ardından Kıbrıs’ın kuzeyinde ilk kez böyle bir birliktelik meydana geliyor. ‘Reddediyoruz’ özünde, TC Hükümeti ile KKTC Hükümeti Arasında Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurtdışı Koordinasyon Ofisinin Kurulması ve Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmayı reddetmektedir. Reddetmenin en temel sebebi Kıbrıs’ın kuzeyindeki yerel siyasi iradeye bağlı birtakım kurum ve faaliyetlerin bu iradenin dışına çıkarılması ve TC’ye devredilmesidir.

48

Bu gerekçeyi oluşturan antlaşmadaki sorunları ise ise şu şekilde özetleyebiliriz:

a) KKTC’deki Spor ve Gençlik daireleri işlevsiz bırakılacak.

b) Tüm proje ve uygulamalar bu ofis tarafından belirlenecek.

c) Ofisin başına Türkiye Cumhuriyeti’nden bir başkan atanacak.

d) Ofis içerisinde çalışacak olan bütün personellerin istihdamı Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından belirlenecek.

e) Türkiye Cumhuriyeti’nden gelecek yetkililere diplomatik dokunulmazlık verilecek.

f) Tüm gençlik kampları ve yeni yapılacak kamplar ayrıca bu kampların işletmesi ofise devredilecek.

g) Tüm spor tesisleri ve yeni yapılacak tesislerin işletmesi bu ofise devredilecek.

h) Projeler KKTC tarafından sunulsa da, ofis uygun bulduklarını uygulayacak.

i) KKTC’de var olan yurtların ve ileride yapılacak olan yurtların irade ve izinleri bu ofise devredilecek.

j) Ofisin istediği tüm bilgileri KKTC devleti olarak vermekle yükümlü olunacak.

k) Projelere veya ofisin çalışmalarına KKTC olarak hiçbir engelleyici şart konulamayacak.

l) Bu anlaşma bir taraf tarafından iptal edilmediği sürece her beş yıl sonunda beş yıl daha uzayacak.

Görüldüğü gibi antlaşmadan çıkarılan bu sorunlar açık bir şekilde Kıbrıs’ın kuzeyindeki yerel demokratik iradeye sahip çıkma meselesidir. Diğer bir değişle Reddediyoruz Hareketi bir demokrasi hareketidir. Uzun yıllardır kendi kararlarını verebilen, siyasi bir özne olma istenci içinde olan Kıbrıslı Türklerin ve burada yaşayan tüm insanların talebidir. Bunun bu şekilde anlaşılması, Reddediyoruz’un gerçekte ne olduğunu, özünde ne dine, ne Türkiye’ye karşı olmadığını ve aslında siyasi irade talebi olduğunu açıkca gösteriyor.

Bugün gelinen aşamada yapılan Reddediyoruz eylemleri sonucunda Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, antlaşmayı, Anayasa’ya uygun olup olmadığına karar verebilmesi için Anayasa Mahkemesi’ne sevk etmiş durumda ve mahkeme kararını 5 Ağustos’da açıklayacak.

Reddediyoruz Hareketi'nin eylemlerindne bir pankart. Üzerinde, yerel dille, "Kes sesini", altında ise "No way be annem" yazıyor

Reddediyoruz Hareketi’nin eylemlerindne bir pankart. Üzerinde, yerel dille, “Kes sesini”, altında ise “No way be annem” yazıyor

Umarız mahkeme kararı Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayanların siyasi iradesi ile doğru orantılı bir karar alır. Fakat aksi bir karar çıkması durumunda Reddediyoruz Hareketi eylemlerine devam edecek, buradaki yerel iradeyi korumak için elinden geleni yapacaktır.

Yeşil Gazete olarak bizimle görüşmeyi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.

 

Reddediyoruz Hareketi’nin facebook sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

 

Röportaj: Yelda Çubukçu

(Yeşil Gazete)

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.