Ekolojik YaşamHafta SonuManşet

Alakır Vadisi’nden Elif, “Ekoloji mücadelesi içinde kadın, mihenk taşı aslında”

0
Elif ve Cana, Alakır'daki evlerinde

Alakır Nehri Kardeşliği’ni duymayanınız kaldı mı bilmem? Birhan ve Tuğba’nın yerleşerek topraktan evlerini yapıp, doğal tarım yöntemleri ile yaşamı ördükleri Alakır Vadisi’nde, nehir üzerindeki HES’ lere karşı yaşamın savunulduğu bir kardeşlik bu. Gönüllülüğe dayanan.

İşte Elif de bir gün tek başına bir kadın Alakır Vadisi’ne çıkagelmiş ve, “Ben de burada bir hayat kurmak istiyorum” demiş.  Birhan, Tuğba ve Elif yeni bir ev yapmaya başlamışlar hep birlikte. Elif “Nerede huzur duyuyorsam çocuğumu orada doğurmak istiyorum” demiş ve kızı Cana Işık’ı burada dünyaya getirmiş. Cana Işık şimdi 4 yaşında.

Elif ve Cana, Alakır'daki evlerinde

Elif ve Cana, Alakır’daki evlerinde

Elif uzun bir süre Alakır Vadisi’nden dışarı çıkmamışken, aldığı bir haber onu vadiden kilometrelerce öteye taşır;  Vandana Shiva’nın Hrant Dink anısına yapılan İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Konferansı’na konuşmacı olarak geleceği haberi.

Vandana Shiva’nın  “Kendinle Barış, Dünya ile Barış”  konuşmasından çok etkilenen Elif, ardından ona bir mektup yazar.

Bu konuşma için yola çıkan Elif, 15 Ocak’tan beri yollarda, evine dönmedi. Bizim de yollarımız Mersin’de kesişti. 23-24 Nisan haftasonu Mersin’deki Alakır Nehri Kardeşleri ile buluşma gerçekleştiren Elif, daha sonra da Mersin Günebakan Kadın Derneği’nin dayanışma kahvaltısına katılarak deneyimlerini bizlere aktardı. Şimdi ben susuyorum, hikayesini size Elif kendisi anlatsın.

Özgecan Aşlamacı Şahin: Neden Alakır’a geri dönmedin/dönemedin?

Elif Işık: Vandana Shiva gibi bütün canlıların birliğine inandığım için yola çıktım. Tüm canlıların oluşturduğu yeryüzü ailemiz ile elele olduğumuzu görünür kılmak adına.  Her şeyi ayrıştırdığımız gibi doğa ve kent diye bir ayrımın mümkün olmadığını birlikte anımsamak adına. Hal böyle olunca henüz dönemedim Alakır a.

Özgecan: 15 Ocak’tan bu yana nerelere gittin?

Elif: İstanbul, İzmir, Ankara, Berlin, Budapeşte, Hatay ve şimdi de Mersin’deyim buradan da Adana.

Özgecan: Gittiğin bu şehirlerden insanlarla neler konuştun? Ortak nokta var mıydı?

Elif: Konuştuğumuzda hepimiz sistemden dertliyiz, öfkeliyiz ve başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Ortak noktamızın var olduğunu da biliyoruz. Peki nasıl eyleme geçiyoruz veya neden eyleme geçmiyoruz? İnandığımız yaşamdan bizi alıkoyan nedir?

Toprağın geleceği, suyun özgürlüğü, tohumun verimliliği, canın yaşam hakkının evrensel bağları ve yeryüzü kültürünün dayandığı esaslar konusunda fikir alışverişleriydi daha çok bu sohbetler. Sevgiye ve cana duyulan saygı temelinde birey olarak yaşamdaki sorumluluk alanlarımıza sahip çıkarak, kendi vahşetinde kısırdöngüye girmiş sistemde inandığımız gibi yaşayabilmenin yolları nedir?

Her bireyin ayrı bir yolu varken bizi yeryüzünde bir can olarak  buluşturan o gerçek nedir?

Özgecan: Nasıl karşılandın?

Elif, Mersin Günebakan Kadın Derneği’nin dayanışma kahvaltısına da katıldı

Elif, Mersin Günebakan Kadın Derneği’nin dayanışma kahvaltısına da katıldı

Elif: Paranın yenmeyeceğini bilenler olarak acımız ve neşemiz bir. Birbirimizi görüp sevinmemek mümkün değil elbet.  Ve bunu daha duyarlı paylaşabilmek gerek. Yeryüzü yaşayanları olarak gerçek bir aile olmanın sorumlulukları bizi bir araya getiren, bu sorumluluk alanlarını tartışmak. Kendimizi bu aileye ait hissetsek de,  yeryüzü ailesinin üyesi olma bilinci ile sorumluluk aldığımızda gerçek bir aile olduğumuzdan söz edebiliriz ancak.

Vandana Shiva’nın “Sağlıklı beslenmek ve bunu talep etmek aktivist bir eylemdir”  sözü son derece anlamlı ve yine Vandana Shiva örneğini ele alacak olursak kendi deneyimlerini bizlerle buluşturması olası potansiyellerin harekete geçmesinde de son derece etkili.

Özgecan: Yeryüzü Ailesi dedin. Başka bir dünya mümkün derken klasik aile modelini kastetmiyorsun yanılmıyorsam?

Elif: Yeryüzü Ailesi derken sistemin dayattığı aile modelindeki ilişkileri sorguluyoruz aslında.

Türcü,  sistem tarafından dayatılan rollerden sıyrılarak, ezen ve ezilenin olmadığı, güç odaklı değil sevgi ve yaşam hakkına saygı temelli ilişkilerle örülmüş  ‘gerçek’ aileden kastımız.

Özgecan:  Çıktığın bu yolculukta ve Alakır’da kurduğun hayattaki bireysel deneyimin dışında kadınlık deneyimini merak ediyorum?

18

Elif: Can derdine düşmüş bir kadın ve çocuktan bahsediyoruz. Kurdun, kuşun, suyun hakkından bahsediyor onlar da. Kadın ve çocuk olduklarından belki kapıları sevgiyle aralayabiliyorlar. O sıkı sıkıya kapalı tutulan kapıları. Bu olumlu yanı sayılabilir kadın olmanın. Ancak bu kadın ve çocuğun yaşam hakkından başka bir dertlerinin olmadığını anlamayanlar şüphesiz bu köleci sistemin tohumları ve ne yazık ki onlarla da her yerde karşılaşmak mümkün. Köy heyetinde hakkımızda ahlaksızlık yaptığımız gerekçesiyle imza toplayan muhtar gibi.

Hiç uzakta değil bu sistemi yaratanlar; onlar kızına tecavüz eden babalar, bir tebessümü ancak bel altından anlayabilen erkekler,  şeker verip öpücük isteyen amcalar. Kadına, kızlarımıza neler yapıyoruz günlük hayatlarımızda?

Özgüvenli, ne istediğini bilen kadınlar gerek her topluma. Bir şekerle kandırılacak kadınlar değil!

Özgecan: Kadın, ekoloji mücadelesinde nasıl bir yerde?

Elif: Kadın, erkeğin boyunduruğundan çıkmak isterken çocuğu ve diğer canlıları boyunduruk altına almadan  yaşamanın yollarını arıyor ve buluyor ekoloji mücadelesi aracılığıyla. Yani ekoloji mücadelesi içinde kadın mihenk taşı aslında.

Özgecan: Peki komün düzen mi oluşmalı sence?

Elif:  Biz toprağı da dışarıdan müdahale etmeden (çapalamadan, ille şu çıksın şu kadar çıksın diye uğraşmadan) birçok tohumu içine atıp izleyerek verim alma yolunu tercih ediyoruz. O toprakta ne uygunsa o çıksın diyerek.

Her şey doğal olsun diyoruz ancak kendi ilişkilerimiz ne kadar doğal? İnsanın yaşayacağı yeri ve kişileri bulması ister istemez bir birliktelik başlatacaktır. Komün olma düşüncesi yine karşı çıktığımız sistem içine sokacaktır bizi.

Özgecan: Bu aileye ait olmanın sorumlulukları nerde başlıyor?

Elif'i Mersin'de bulmuşken Yeşil Gazete için kendi hikayesini konuşmayı da ihmal etmedik

Elif’i Mersin’de bulmuşken Yeşil Gazete için kendi hikayesini konuşmayı da ihmal etmedik

Elif: Mevlana’nın “Ağaç istiyorsan tohum ek” diye bir sözü var. Ürettiğimiz ile  tükettiklerimizi  sorgulayınca. Sorgulamak da yetmez, elimiz vicdanımızda, ikisi arasındaki dengeyi yaşama koyunca.

Özgecan: Yolculuğun ne zamana kadar devam edecek, daha nerelere gitmeyi planlıyorsun?

Elif:  Yolda yolcu görünür olsa da, onu çağırandır asıl yola düşüren. O yüzden benim de yolum karşılıklı iletişim sonucu doğuyor. Şimdi buradayım.

 

Röportaj: Özgecan Aşlamacı Şahin

(Yeşil Gazete)

You may also like

Comments

Comments are closed.