Hafta SonuKitapManşet

Üzümler ve İnsanlar: Toprak Ana, Bağban Baba

0

Hayatın değeri nerede saklı? Bu kadar kıymetli ve muazzam olan zamanın neresindeyiz? Hayatın bize vereceklerini beklemeden hayata bir şeyler vermeye hazır mıyız? Dünya yakınımızda olanlardan, dokunabildiklerimizden mi ibaret? Hiç görmediğim tanımadığım bir insan, benim hayatıma dokunabilir mi? Yapamadıklarım yeterince emek vermediğim için miydi, yoksa yeterince inanmadığım için mi?

Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Elvan Uysal Bottoni’nin kitabı ”Üzümler ve İnsanlar-Toprak Ana ,Bağban Baba“ kitabını okurken sayfa aralarında durup düşündüğüm şeylerden bazıları bunlar. Elvan Uysal Bottoni, üzüm ve insanın dünyadaki benzer yolculuklarını anlatmaya başlarken ‘”Üzümün şaraplaşma macerası, insanın doğasına karşı verdiği mücadelenin ve medeniyetin, insanın dünyada varoluşunun metaforu gibi” diyor.

57

Elvan Uysal, Sicilya’dan Piemonte bölgesine, Toscana’dan Liguria ‘ya İtalya’yı bir ucundan diğerine, İtalya kepçe o kaşıp dolaşıp 50’den fazla şarap üretici ile buluşuyor. Bu üreticilerle buluşmak için Floransa’nın göbeğine, Milano’nun Duomo meydanına gidilmiyor elbet. Tanrının bile yarattığını unuttuğu yolu izi olmayan dağ başındaki köylerden, küçücük teknelerle ulaşılan adalara kadar oldukça zahmetli yolculuklar bunlar. Bir çok İtalyan’nın bile belki bilmediği kasabalar. Biraz deli işi yani… Sonunda ise bu kadar emeği haketmiş bir kitap çıkıyor karşınıza. Kitapta şarap ve üzüm üretimi ile çok geniş bilgiler yeralsa da kitap bundan ibaret değil. Doğa ve insan ilişkisi, emek veren, verilen emeğe saygı gösteren insanın hikayesi, belki hiç gitmediğiniz bir yolculuktan bilerek, yaşayarak dönmek gibi. Hiç tanımadığınız dostlarla sıcacık bir sohbetten damağınızda kalan tat gibi.

Şarap yapılabilir üzümün Vitis Viniferis’ten geldiğini öğreniyorum. Anavatanı ilk evcilleştirildiği topraklar Anadolu ve Mezpotampa havzası olan Vitis Vinifera, üzüm yapılan şarap demekmiş. Vitis Viniferis şaraplık üzümlerin Adem ve Havvas’sı gibi diyor Elvan Uysal Bottoni. Vitis Viniferislerden doğma altmış kadar ana kola varmış, bu kolların karışmalarındansa sonsuz türde şarap çıkmış.

56

Kitapta doğa’ya hükmetmeye çalışmayan, onunla uyum içinde yaşamayı öğrenmiş insanla karşılaşmak, az da olsa varolduklarını bilmek biraz yüreğinize su serpiyor. Etna’nın yamacında yaşamını sürdüren insanlar bir günden diğerine uyanıp, Etna’nın sahip oldukları, yıllarca emek vererek yaptıkları her şeyi yokedeceklerini biliyorlar. Buna rağmen başka bir yere göçüp gitmek akıllarının ucundan bile geçmiyor. Çünkü biliyorlar ki Etna aynı zamanda bereket demek. Bir gün ellerinden her şeyi alabilir; ama sahip oldukları her şeyi veren de o. Şarap üreticisi Salvo Fonti “İnsan gibi üzüm üretme çabasında. Alınteri ile yapılmış, yıllandıkça güzelleşen, fanatikliğe varan bir geleneksel üretimin özelleştirdiği şaraplar bunlar. – Bizim şaraplara doğal şarap, kahramanlığın şarabı diyenler var. Bunların hiçbiri değiliz. İnsan gibi şarap yapıyoruz.Bir şarabın ne kadar insan olduğunu ölçecek bilimsel bir ölçüt yok. İçen, akşam eve gittiğinde yorgun ama mutlu insanlar tarafından yapıldığını anlarsa, şarabımız insan gibi olmuştur “ diyor.

Salvo, İtalya’nın en güneyinde Etna’nın eteklerinde bunları söylerken, bambaşka bir gelenekle yetişmiş Monte dei Rangi’li Zeno’nun da inandıklarının, hayatla ve toprakla ilişkisinin çok farklı olmadığını görüyoruz. “Şarabı haketmek lazım “ diyor Zeno. “ Toprağı haketmek lazım , onun için toprak da bir yaşam. Ne toprak, ne yaşam bütün arzumuzu karşılayacak durumda. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, 10’u olan 12 istiyor. İnsanın bitmek bilmeyen arzını, hırsını karşılayacak kaynağı yok. Doğanın ritmi, karşılığı olmayan bir arz üzerine değil. “

55

Sayfaların arasında denizin tuzu genzinizi yakıyor, toprağın sıcaklığını avuçlarınıza yayılıyor, üzümün Don Kişotlar’ı bir yerlerde unutup gittiğiniz eski düşlerinizi geri çağırıyor.

Elvan Uysal Bottoni’yi tanıdığımda henüz Elvan Uysal’dı . O bir kaç yıldır Roma’da yaşıyordu, ben yeni Roma’ya taşınmıştım. Tesadüf eseri tanışmamızın ilk on beş dakikasında ikimizin de aklından geçen, nezaket icabı kahvelerimizi içtikten sonra görüşme dileklerimizi birbirimze sunarak kaçıp gitmekti. Sonra nasıl oldu, ne zaman oldu anlamadan uzun saatler süren bir sohbete daldık . Sonrasında ise biz de dostuk bağında ciddi emekler harcayarak bugüne geldik. Arkadaşlığımız yıllandıkça olgunlaştı , güzelleşti. Birbirimizin yeşeren yapraklarını, kırılan dallarını gördük. Ben onun nasıl bir aşkla işini yapışına şahit oldum. Yazdığı kitapları okurken de verilen emeği bilerek okumak iki kat tat almamı sağladı. Lakin ‘’Üzüm ve İnsanlar’ doğrusu aralarında benim en sevdiğim oldu. Çünkü kitapta bulduğum Calvino’nun dediği gibi bir tattı.

Neden hayatın tadı bir pastanın üzerindeki krema olmalı, acı, tuzlu ya da ekşi bunların hepsi hayatın tadı. Bütün bunlar için hayata teşekkür etmeli – Italo Calvino

54-Şenay-Boynudelik

 

Şenay Boynudelik

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.