EkonomiManşet

Mit 1: Kemer Sıkma İstihdam ve Büyüme Sağlar

0
Tasarruf Çağı

Dinyar Godrej tarafından New Internationalist Magazine‘de yayınlanan haberi Yeşil Gazete yazarı Ali Serdar Gültekin‘in çevirisiyle paylaşıyoruz.

***

Ekonomik sıkıntılara bir çare olarak tasarruflar (ya da kemer sıkma), aslında bir dolandırıcılık. Raydan çıkmış finansal sisteme bir cevap olarak ve özel bankaların riskli hilekar tutumlarından ötürü oluşan derin resesyona rağmen bu durum inançlara meydan okuyor. Acı çeken kamuoyu sadece korsanlıklarından ötürü ödüllendirilen bankalara büyük miktarlarda kamu fonlarını vermekle yetinmemeli, kendi seçtiklerine, sadistçe sıkan kemerleri boğaz sıkanlarıyla değiştirmelerini iletmelidir.

Aleyhteki sabit eller dümende. Muhafazakar politikacılar ekonomist Paul Krugman’ın isimlendirdiği “zor kararların kazanı”ndan konuşmaya başladılar. Zor zamanlarda olduğumuzdan zor kararlar vermeliyiz, tasarruf yapmak ekonominin sağlığını kazanabilmesi için yutulması gereken acı bir hap olarak sunuluyor. İş dünyasının hükümetin sağduyusuna güveni artıyor ve bu, şirketler için vergi indirimleriyle birlikte, iş dünyasına daha çok yatırım yapmaları için bir teşvik sağlayacak ve yeni işler yaratacak.

Tasarruf Çağı

Tasarruf Çağı

Halbuki beklenen sonuç daha gerçekleşmedi. Krugman’a göre “2010’da küresel olarak tasarrufa geçmemizden beri, kayda değer tasarruflara giden tüm ülkelerin ekonomileri zarar gördü, çekilen çilenin derinliği uygulanan tasarrufun sertliğine bağlı.” [1]

Sebep berrak. Artan iş güvensizliği ve kötüleşen refahla baskılanan bir ekonomide insanlar birikimlerine bel bağlayacaklar ve bunu harcamayacaklar, durgunluğu uzatacaklar. Aşırı zenginler üretkenlik için yatırım yapmaya bir sebep görmeyecek, bunun yerine kendi mülk portfolyolarını kurup emlak balonları patlatacaklar. Eğer devlet gerçekten güveni tesis etmek istiyorsa (yine aynı kelime) harcama yapmalı, kesmemeli, kamu sektöründe istihdam yaratmalı, daha sosyal bir devletin güvenliğini sunmalıdır. Eğer bütçe açıklarıyla karşılaşılırsa, zaten faiz oranları dibi görmüşken ve borçlanılan para buharlaşmak yerine üretkence kullanıldığından bu durum abartıldığı kadar büyük bir tehlike olmaz.

“Eğer hasta olduğunuzda perhiz yaparsanız, büyük ihtimalle daha hasta olursunuz, bu iyi bir fikir değil” Nicoletta Batini, Uluslararası Para Fonunun (IMF) tasarruf yanlısı tutumunu değiştirmesini sağlayan ekonomist.

Halbuki, tasarrufa erken geçenlerin (ülkelerin) açıkça düşüncesi bunun sağduyuya çok uyduğu ve “yayılmacı tasarruf”un sıra dışı ekonomik teorisine dayandığıydı. 1980’lerdeki borç krizi sırasında Dünya Bankası ile birlikte dünyanın geneline tasarrufu dayattığı için kötü bir şöhrete sahip olan IMF 2007-2008’deki finansal kriz sırasında geniş çaplı bir araştırma yaptı ve tasarrufların büyüme üzerinde olumsuz bir etkisi olduğunu ilan etti. Olumsuz etkilerinin bir ispatı olarak halkın itirazlarına rağmen yürütülmekte olan ağır tasarrufların ve genç nüfusun 50%’sinden fazlasının olduğu Yunanistan ve İspanya’ya bakılması yeterlidir.

Bu sırada Britanya’da muhafazakarlar tasarruf politikalarını işe yaradığını duyurmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyorlar. Fakat Cambridge’li ekonomist Ha-Joon Chang başka bir resmi ortaya koyuyor. Resmi kaynaklara göre en zenginlerin servetleri artarken kazançlar 2008 yılından bu yana 10% düşmüş durumda. İstihdam yaratma konusunda ortaya koyduğuna göre daha az çalışma saatini kabul eden çalışanların oranı 4 kat arttı. Bununla birlikte serbest çalışanların sayısı da fırladı. Bu durumu Ha-Joon Chang girişim ruhundaki anlık yükselişten ziyade umutsuzluğun bir göstergesi olarak değerlendirmekte.[2] Mali Çalışmalar Enstitüsünün düşüncesine göre 2020 yılına geldiğimizde 800,000 ek, yani her dördünden biri, Britanyalı çocuk fakirlik içinde yaşayacak.[3]

“Dünya genelinde birçok devlet tarafından yürütülen mali tasarrufların sürüncemeli ekonomik darboğazın ana sebebi olduğu yönünde güçlü bir kabul var.” Jomo Kwama Sundaram, Birleşmiş Milletler Ekonomi ve Sosyal İşler Departmanı sekreter yardımcısı, 2012’deki konuşması.

Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz’in 2012’de tasarruf planlarını, ülkeleri “harcamalardaki kısmalar ve azalan büyümenin tehlikeli döngüsüne” sokacak bir çeşit “intihar paketi” olarak tanımlamıştı. Fakat burada bir başka sis perdesi var, tasarruf gündemi güçlü hükümetlerle zayıf ilişkili, çünkü tamamen ideolojik. Alternatif bir politika grubu Uluslararası Enstitü (Transnational Institute) 2013’ün başında şöyle değerlendirmişti: “Şirket ve siyasi elitler, krizlerden öğrenmek yerine krizleri neoliberalizmi derinleştirmek, şirketleri egemenliklerinden alıkoyan işçi hakları ve çoğunlukla refah devleti de dahil engelleri kaldırmak için bahane etmektedir.” [5] Tasarruflar yönetimdeki zengin elitin dolaplarıyla (Britanya) ya da krizin vurduğu ülkelerde dayatmayla (Troyka gibi) artmakta olan özelleştirmelerin bir aracı olarak kullanılmakta.

Hükümetler fakirliği azaltan sosyal harcamaları terk ettikçe ve küçük işletmeler yerine zenginleri destekledikçe tasarrufların hasadı artan eşitsizlikler oluyor. Büyük şirketler günümüzde karlarını büyük miktarda artan bir şekilde CEO’ları ve paydaşlarına aktarırlarken iş güçlerinin gelirlerdeki payı azalmakta. Bu sırada politik söylev zor zamanlarda çok çalışanları ödüllendiren ve kaytaranları cezalandıran zor önlemler alınır olarak kalıyor. Gerçekten işe yaradığına dair hiçbir kanıt olmamasına rağmen bunu adil görmeyen ancak gerekli bulan kayda değer miktarda seçmen için duygusal cazibesiyle birlikte bu bir dolandırıcılık.

 

Haberin İngilizce orjinali

Haber: Dinyar Godrej

Yeşil Gazete için çeviren: Ali Serdar Gültekin

(Yeşil GazeteNew Internationalist blog )

More in Ekonomi

You may also like

Comments

Comments are closed.