ManşetSivil Toplum

Uluslararası Vicdani Ret Sempozyumu’nun ardından 27 genç vicdani reddini açıkladı

0

Vicdani Ret Derneği tarafından düzenlenen ve 2 gün boyunca Türkiye ve dünyadan vicdani retçilerin katılımıyla İstanbul’da devam eden Uluslararası Vicdani Ret Sempozyumu’nun ardından 27 genç, savaşa tepki göstererek, Galatasaray Meydanı’nda yaptıkları basın açıklaması ile vicdani retlerini açıkladı.

29

“Şimdi vicdani ret zamanı” pankartı açan gençler, “Öldürmeyeceğiz, ölmeyeceğiz”, “Barış için vicdani ret”, “Savaşa hayır barış hemen şimdi” sloganlarını attı.

Basın açıklamasını yapan Vicdani Ret Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ercan Aktaş, Kürdistan’da AKP eliyle başlatılan savaşın ve katliamların sürdüğünü belirterek, medyada yer alan “5 bin polis Cizre’yi temizlemek için iş başında” başlıklı habere tepki gösterdi. “Nedir istenen? Ülkeyi OHAL’den çıkardık diyenler şimdi OHAL’i aratır bir hale getirdiler. Kentler, sokaklar kuşatma altında” diye konuştu.

30

Etkinlik sırasında okunan basın açıklamasının tam metni şu şekilde,

SAVAŞA HAYIR ŞİMDİ VİCDANİ RET ZAMANI

Damda uyuma… ÖLÜRSÜN!
Ekmek almaya gitme… Gece işten eve dönme… Hayvan otlatmaya gitme… ÖLÜRSÜN!
Sokağa çıkma…
…GİTME!
ASKERE GİTME!
BURASI TÜRKİYE!
ÖLÜRSÜN!

Şimdi Türkiye tam da böyle bir iklimde…

Gerçek anlamda bu ülkede hiçbir zaman barışı yaşamadı halklar; ne “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” zamanında, ne de “Komşularımız ile sıfır sorun” zamanında. Ancak son birkaç yıldır fiili bir ateşkes vardı ve bu günkü gibi ölümler olmuyordu.

Ne zaman değişti durum? Ne oldu da bir an çıkıp bu ülkenin bir bakanı; ““artık bundan sonra barışın filmini çekebilirsiniz” dedi. Aslında bunu bir nedeni çok açık, 7 Haziran da AKP’nin tek başına iktidar olup Recep Tayyip Erdoğan’ın Başkan olamayacağının ortaya çıkması oldu.

Tekrardan bir kez daha, daha önceleri çok defa olduğu gibi şiddet ile süreci götürme kararı verildi. 20 Haziran’da Suruç’ta korkunç bir katliamda 33 yoldaşımızı kaybettik. Devlet bu katliamın hesabını vermeden peşi sıra ölümler gelmeye başladı. Silopi, Varto, Nusaybin, Yükova, Dersim… Ve Cizre, dün, önceki gün, bu gece Cizre’de insanlar sokağa çıktıkları için nişancıların kurşunlarına hedef oluyorlar. İnsanlar yaralılarına sahip çıktıkları için ölüyorlar, AKP’nin medyasının bugünkü manşeti; “5 bin polis Cizre’yi temizlemek için iş başında”, nedir istenen? Ülkeyi OHAL’den biz çıkardık diyenler şimdi OHAL’İ aratır bir hale getirdiler. Diyarbakır’ın Sur ve Siolpi ilçelerinde geceden sabaha saldırı devam etti, gündüz de devam ediyordu. Kentler, sokaklar kuşatma altında…

Bir yandan bunlar yaşanırken öte yandan ölü insanların bedenleri kıyılara vurmaya başladı. Suriye’de yaşanan savaşta hayatını her kaybeden insandan AKP ve de Recep Tayyip Erdoğan sorumludur. Zira Suriye için “savaş, savaş” demek dışında başka bir şey demediler. Şimdi de yıllardır “Kürt meselesini ancak biz çözeceğiz” derlerken bir anda “savaş, savaş” demeleri gibi.

Biz vicdani retçiler, savaş karşıtları, anti-militarsitler yıllardır barış mücadelesi yürütürken savaşın ne korkunç bir şey olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Şimdi savaşın ne korkunç bir şey, halkların çıkarına bir şey olmadığını çok da anlatmaya gerek yok. Artık Türkiye’de halklar, kadınlar, emekçiler, yoksul insanlar bu savaşın kendilerinin bir savaşı olmadığını ifade ediyorlar.

Cumuhurbaşkanı, Başbakan, Genel Kurmay Başkanı ve AKP’li bakanlar insanlar ölmeye, ölerek ail“artık bundan sonra barışın filmini çekebilirsiniz” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan insanlar ölmeye, öldürmeye, şehit olamaya çağırarak ailelerini mutlu etmeye çağırılsalar da aileler buna karşılar. Asker ve polis cenazelerin de insanlar; “sizin çocuklarınız askere gitti mi?”, “vatan sağ olmasın”, “özür dilerim çocuğum 18 bin liram yoktu”, “daha kaç genç ölecek?” dedikleri için AKP medyası tarafından hedef gösterildiler, bu ülkenin savcıları bu insanlar için tutuklama kararları çıkardı.

Halklar bu savaşı AKP’nin, Recep Tayyip Erdoğan’ın saltanat savaşı olduğunu söylüyorlar. Bu savaşın bir parçası olmak istemiyorlar. Bu bağlamdaTürkiye’de barışın toplumsallaştırılması için önemli bir süreç içinde geçiyoruz. Bunun bir adımının vicdani ret olduğunu söylüyoruz; savaşın insan malzemesini kurutmak için vicdani retlerimizi yapalım diyoruz. Elbette salt vicdani retlerimizi yapmamız yetmiyor, her şekilde yürüyen barış mücadelesinin içinde olmak, Cizre’de Silopi’de, Sur’ da yaşananlara dikkati çekmek ve bir şekilde orada yaşananlara duyarlı olmak gerekiyor.

Devletin savaş politikalarını boşa çıkarmak için daha etkin bir çalışma içinde olmak gerekiyor, barışın dilini kentlerin sokakların şiddet soluyan dilinin yerine koymak gerekiyor. İşte bizler, yıllardır vicdani ret mücadelesi içinde yer alan insanlar iki gün boyunca bu konuları konuştuk. Vicdani Ret Derneği olarak, 1 Eylül dünya barış günü etkinlikleri kapsamında 2 gün süren Uluslararası Vicdani Ret Sempozyumu’nda bir çok ülkede gelen vicdani retçi, savaş karşıtı bireyler, çeşitli üniversitelerden akademisyenlerle savaşı, militarizmi ve vicdani reddi geniş boyutlarıyla ele alıp tartıştık. İki günlük bu tartışmalardan sonra pratik sözümü söylüyor vicdani retlerimizi paylaşıyoruz.

Daha çok insanı bu savaşa karşı ses çıkarmaya, barış mücadelesinin bir parçası olmaya, askere hayır diyerek vicdani retlerini yapmaya çağırıyoruz.

SAVAŞA HAYIR, ŞİMDİ VİCDANİ RET ZAMANI
ASKERE GİTME, KARDEŞKANI DÖKME
ÖLMİYECEĞİZ, ÖLDÜRMEYECEĞİZ, KİMSENİN ASKERİ OLMAYACAĞIZ

VİCDANİ RET DERNEĞİ”

(Vicdani Ret.org, Bestanuce, DİHA)

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.