Yeşeriyorum

Diyarbakır Ezidi kampından notlar – Hamide Bezirci

0

ezidi kampıSavaşın görünen en yakıcı acı yüzü mülteci kamplarıdır. Savaşın kayıplarının ardından, yerinden edilmiş sağ kalanların çileli yaşam içinde var olma mücadelesi içindeki dramdır. Diyarbakır Ezidi Kampı da  bu dramın yaşandığı yerlerden yalnızca birisidir.

Bu yıl Nusaybin’den başlayan “4.Dünya Kadın Yürüyüşü” nün Mardin-Nusaybin ve Diyarbakır ayağında ben de bulundum.

Bu gezimin içinde Diyarbakır -Yenişehir’de kurulmuş olan Ezidi Kampı’nı  ziyaret imkanı buldum. Çoğu doktor ve sağlıkçı Yunanlı  kadınlarla birlikte kampı ziyaretimizde,kampın sorunlarını kamp koordinatörlerinden dinledik.

Yenişehir Ezidi kampı iki kısımdan oluşuyor. Kampın giriş-çıkış kapıları ile kamp sorumlu ve görevlileri de farklı. Birinci kampın girişindeki görevliler, gezilmesine uygun değil gerekçesiyle kadın grubunu içeri almak istemediler. İkinci kamp girişi az bir yürüme mesafesinde. 2. Kampın girişinde görevliler bizi karşıladı. Bir kadın arkadaşımızın bir tanıdık vasıtasıyla kamp müdürünün telefonuna ulaşmasıyla, kampa girişimiz zor olmadı.

Kamp içinde ne ile karşılaşacağımızın heyecanıyla dıştan görünüşünün birkaç kare fotoğraflarını çektim. Eski Kızılay çadırlarına benzer,çok da dayanıklı olmayan beyaz branda çadırlar sıra sıra ve aralıksız olarak araziye yerleştirilmiş vaziyette.

Kampın girişinde bizi ilk olarak görevlilerin dışında çocuk kalabalığı karşıladı. Sanki biz onların kendi evlerinin misafiriymişiz gibi, her birisi bizlere sarılmak istedi. Çocuklara sarılırken bir suçluluk duygusuna kapıldığımı hissettim. Onların bu koşullarda yaşamak zorunda kalmasından ötürü kendimi de sorumlu sayarak suçluluk hissettim. Çadırlarının önünden bizi izleyen kamp kadınlarına bakarken sanki yapmacık bir sevgi gösterisi sunuyormuşuz gibi utanıp, sıkıldım doğrusu.

Kampta kalan kadınlar naylon leğenlerde çamaşır yıkıyor, kamp duvarlarına ve çadır aralarına gerilmiş iplere çamaşır asıyorlardı. Belli ki sıcak su o gün verilmişti. Zira kampta her gün sıcak suyun akmadığını kamp koordinatörü ile görüşmemizde öğrendik.

Yanımızda bulunan ve Yunanlı Doktor kadınla birlikte evinde misafir olduğumuz Diyarbakırlı İngilizce öğretmeni kadın arkadaşımız, Türkçe Kürtçe ve İngilizce bilgisiyle kamp kadınları ile aramızda tercüman oldu. Hasta kadınları Yunanlı doktor kadınlar çadırlarda muayene etti. Yunanlı doktorlar kadınların mikrop almaktan veya kadının kendi deyimi ile şeker hastalığından yara açmış bacağı için, çantasında taşıdığı ilaçlardan verdi.

Çevrede çocuklar koşuşturuyorlar. Oyun alanları yalnızca çadırların arasındaki dar yollar. İki kamp arasında birkaç kaydırak ve salıncak yerleştirilmiş. Muhtemel ki,çadırlara uzak kaldığından,aileleri çocukları söz konusu oyun alanına göndermeye cesaret edemediğinden salıncaklar ve küçük oyun alanı boştu.

Kadınlar gündelik işlerini yapıyorken kamp sakini kimi erkekler çadırlar arasındaki yolda volta atıyor, bazıları çadır alanının yanındaki masalarda oturmuş sohbet ediyor ve kağıt oynuyorlardı.

Kampı ziyaret eden epey kalabalık bir kadın grubu olmamıza rağmen kamp kadınlarının çoğu yanımıza gelmeyip, bizi uzaktan seyrediyordu. Bu da bana kampı bizden önce ziyaret edenlerden, beklentilerine bir cevap alamamış olduklarını düşündürdü. Belki de kamp kuralları içinde böyle bir uzak duruş gerekiyor, kim bilir..

Kamp çadırlarının bitim noktasında bulunan Kamp Koordinasyon Merkezi’ne gittik.Orada bizleri kamp koordinatörleri karşıladı. Koordinasyon Merkezinin önünde sebze, meyve  ve çeşitli kuru erzak çuvalları bulunuyordu.Gerektiğinde çadır sakinlerine sıra ile ihtiyaçları kayıt tutularak teslim edildiği bilgisi verildi.

Kampın sorunları üzerine bir kadın ve bir erkek kamp koordinatörü bize bilgi verdiler.

Kampta ilk başlarda 7000 kişi barındırılmış. Şimdilerde bu sayı yarı yarıya düşmüş. Bu düşüşün çeşitli nedenleri var. Geri dönenler, başka yerlere göç edenler, başka kamplara yerleştirilenler ve kampta ölenler vs.

Koordinatörler Kamptaki en büyük sorunu oluşturan sağlık sorunları olduğu üzerine  bazı bilgiler verdi.

Yenişehir kampı Birleşmiş Milletlere kayıtlı olmadığından kaçak göçmenler statüsünde yer alıyor. Bu insanlara bir çok hastane bir çok bölümünü kapatmış durumda. Hastanelere 7000 başvuru yapılmış ve tedavi olabilmelerinin önündeki engeller aşılabilmiş değil. Ortopedi, beyin cerrahi, nöroloji bölümlerine başvurnun neredeyse imkansız olduğu söylendi. Kampın hastanelere yığınla borcu var ve bunu nasıl ödeyecekleri konusunda bilgileri yok. Özel hastaneler Kamp sakinlerine tamamen kapılarını kapatmış.

Kronik hastalıklar ölümle sonuçlanıyor olduğu bilgisi iç acıtıcı.Pahalı tedavi gerektiren diyaliz hastalarından en uzun yaşayabilenin dört ay yaşayıp öldüğü söylendi.

Kamptaki kadınlara korunma tedbirleri bilgisi düzenli olarak verilmesine rağmen 70 kadın kürtaj yaptırmak zorunda kalmış. Zor kamp koşullarında, hastanelerle yaşanan zorluklarda doğum yaptırmak ve bebek bakımının zorluğu göz önüne alındığında, en kısa yol olan kürtaj için destek yolu açılmış.

Kampın çadırları arasındaki dar yollardan akan atık sularda çocuklar oynuyor. Hijyen koşulları sağlanmış değil. Çadırlar tek odalı ve içinde kullanılacak eşya yalnızca çadır tabanını kaplayan hasır, kilim, battaniye, sünger yatağı, minderi, elektrik ocağı ve ısıtıcısı dışında fazla bir kullanım eşyası yok.

Bu insanların orada olma nedeni gerçekte savaş sanayiini elinde bulunduran savaş baronlarının, etnik ve din ayrımcılığı üzerine devletler ve halklar arası körüklenen savaşlardır.

Devletler, savaşları körükleyecek nedenleri ortadan kaldırmadıkça, insanların tüm farklılıklarına rağmen birlikte yaşama bilinci ile hareket etmeleri sağlanmadıkça, yerinden edilmiş insanların insanlık dramı da sürüp gidecek.

Kampı dolaşırken, bilgi alırken ve kamptan ayrılırken o insanlar için bir şey yapamamış olmanın ezikliği içindeydik. Kamptaki çocuklar bizi çıkış kapısına kadar el sallayarak uğurladılar.

Gömen kamplarındaki bütün insanların evlerine ve kamp çocuklarının kendi ana dillerindeki okullarına dönebilmeleri için koşullar sağlanmalıdır. Bu konuda her birimize büyük görevler düşüyor.

Savaşların son bulması için, barış ortamının ülkemizde, Ortadoğu’da ve tüm dünyada sağlanması için devletler hükümetler ve bireyler olarak, herkes elini taşın altına koymalıdır.

 

Hamide Bezirci

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.