Manşet

Haftanın Tortusu

0

tortu* Yaşar Kemal… * AKP ve HDP ortak açıklamasından barış ve demokrasi çıkar mı? * “İklim için ben de varım!” diyenler öne çıkıyor. * Aday adayları ortaya çıktı. Şimdi sıra adaylarda. * İç Güvenlik Yasası kampüslerde görüşülüyor.

* Yaşar Kemal… Bu ülke ne yazık ki büyük sanatçıdan daha çok otoriterlik özlemi peşinde koşan siyasetçi yetiştiriyor. Bu sebeple bu toprakların gördüğü en büyük yazarlardan olan Yaşar Kemal’in hayatını kaybetmesi, her türlü günlük, bugün var yarın yok, siyasi hamlenin ötesinde bir anlam ifade ediyor. Siyasetçiler gelir geçer, sanatçılar kalır. Hangimiz biliyoruz İnce Mehmet yazıldığında Başbakan kimdi? Cumhurbaşkanı kimdi? Yıllar sonra da Yaşar Kemal hatırlanırken kimse hatırlamayacak o öldüğünde kim baştaydı, kim sondaydı…

* AKP ve HDP ortak açıklamasından barış ve demokrasi çıkar mı? AKP ve HDP arasında süren müzakere süreci herkesin değer verdiği fakat aynı oranda kimsenin bilgi sahibi olmadığı bir süreç. Medya önünde konuşulan ve bizim bilebildiğimiz, sadece ve sadece tarafların birbirlerine yönelik olumsuz izlenimleri ve tavırları. Böyle olunca TBMM’de İç Güvenlik Yasası görüşülürken ve bu görüşmeler sırasında AKP’li ve HDP’li vekillerin birbirlerine yönelik yaklaşımları ortadayken Cumartesi günü gerçekleşen açıklama şaşkınlık yarattı. Daha iki gün önce Selahattin Demirtaş’ı ya da Bülent Arınç’ı dinleyen birisi bu tip bir açıklamanın gerçekleşebileceğini bekleyemezdi. AKP’nin sahip olduğu medya aracılığıyla gerçeği daha da eğip büktüğü düşünüldüğünde, ne olduğunu anlamak iyice güçleşiyor.

AKP ve HDP heyetlerinin yaptığı açıklamalar ve niyet beyanlarından sonra ilk izlenim “Barışın geldiği”ydi. Aslında periyodik olarak her seçim öncesinde bu tarz bir hava estiriliyor ama sonrasında tekrar medya önünde yapılan sert açıklamalar ile hava dağılıyor. Aradan bir kaç saat geçtikten sonra gelen açıklamalar ile ilk anda verilmek istenen izlenimin de çok gerçekçi olmadığı ortaya çıktı. Örneğin KCK yaptığı açıklamada kendilerine sorulmadan böyle bir açıklama yapılmasına tepki gösterdi.

Cumartesi yapılan açıklamadan akıllarda kalan en önemli bilgi, Abdullah Öcalan’ın açıkladığı ve gerçekleşmesi halinde bahar aylarında PKK’nın silahsızlanmayı tartışacağı kongreyi toplayacağı 10 madde. Fakat bu 10 maddenin de içeriği çok muğlak. Olabildiğince genel ifadelerle yazılmış ve içeriğinin nasıl dolacağı da belli değil. Yıllarca süren müzakereler sonucunda ancak “yeni bir anayasa” fikrine gelinmiş olması biraz da hayal kırıklığı yaratıcı bir durum. Yani bugün yeni anayasa yapılmamasını isteyen Türkiye’de kim var ki? Fakat önemli olan soru şu: AKP ve HDP’nin ortak açıklamasında dile getirilen ve taraflarca en azından reddedilmeyen yeni anayasada başkanlık sistemi olacak mı? Olmayacak mı? Barış için demokrasi feda edilecek mi? Edilmeyecek mi?

* “İklim için ben de varım!” diyenler öne çıkıyor. Kendi küçük ülkemizde farkında değiliz fakat iklim krizi çok net şekilde Dünya’yı sarmış durumda. Brezilya’nın içinde bulunduğu kuraklığın kaç sene sonra Türkiye’yi de vuracağı belli değil ama vuracağı kesin gibi. Bugün dolu olan barajların daha geçen sene boş olduğunu unutmamak gerekiyor. Ya da o barajları dolduran yağışların şehirlerdeki yaşamı felç ettiğini… Unutmamak ve iklim krizine karşı çıkmak için inisiyatif almak gerekiyor. Dünya bunun için çabalıyor, Dünya sokakları iklim için ben de varım diyenler tarafından dolduruluyor. İşte geçen Cumartesi yine Türkiye’nin sıcak gündeminin içerisinde kaynama ihtimali olan bir toplantıyla Türkiye’den de “İklim İçin Ben de Varım!” diyenler yola çıktı. İlk adımda 1600 imzalı bir açıklamayla başladılar ve Küresel Isınma’ya karşı Türkiye’nin yapması gerekenleri, tüm Dünya liderlerinin yapması gerekenleri daha güçlü bir sesle ifade edecekler.

* Aday adayları ortaya çıktı. Şimdi sıra adaylarda. 7 Haziran seçimleri yaklaştıkça dedikodular aday adaylarına; aday adayları da adaylara dönüşüyor. Aday adayı konusunda en renkli parti AKP. Kabataş Yalancısı gazetecilerden, kostüm partisinden kaçmış padişahlara kadar geniş bir yelpazede aday adayına sahip iktidar partisi.

Aday adayları ortaya çıktıktan sonra şimdi sıra adayların belirlenmesinde. Bunda da ne yazık ki ideal olan önseçim partilerin çoğu tarafından tercih edilmiyor. AKP ve MHP dar bir lider kadrosu ile belirleyecek adaylarını, HDP benzer şekilde ama biraz daha geniş bir kadro ile aday belirleyecek. Sadece CHP aday listesinin önemli bir bölümünü önseçim ile belirleyecek. Merkezden gelen adaylarla, üyelerin seçeceği adaylar harmanlanacak. Kısacası parti içi demokrasi bu seçimde de TBMM’ye girme ihtimali olan dört partiden üçü parti tarafından dışarıda bırakılmış görünüyor.

* İç Güvenlik Yasası kampüslerde görüşülüyor. İç Güvenlik Yasası, konu ile biraz ilgilenen birinin kabul edemeyeceği maddeler içeriyor. Bu sebeple de arkasında bir kamuoyu desteği yok. Savunanlar da çok utangaç savunuyor. Kamuoyu desteğinin olmaması yasanın savunulmasını engelliyor. Hükümet, üzerinde konuşulmasını, tartışılmasını dahi istenmiyor. Bu kamuoyu desteğini oluşturmanın tek yolu var. Sokakların güvensiz olduğu algısını toplumda oluşturmak. Yani yasayı toplum tarafından arzu edilir bir hale getirmek. Bu amaç için de belli sinir uçlarına dokunmak yetiyor. İşte kampüsler bu sinir uçlarından en “zinde” olanları. İzmir’de bir kişinin öldürülmesi, Ankara’da kampüse silahla girilmesi ve ateş edilmesi… Benzeri olaylar toplumda bir güvensizlik hissi yaratacaktır ve bu yasanın çıkmasına en azından sessiz kalınmasını sağlayacaktır. Tam da bu yüzden TBMM’de yasa görüşülürken karşı çıkanların, kampüslerde bu yasaya olanak sağlanmaya çalışılırken de karşı çıkması gerekir. Aksi halde TBMM’deki çaba boşa verilmiş bir çaba olarak kalacaktır.

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.