Yeşeriyorum

Değişim umudu için HDP – Sevil Turan

0
Sevil Turan

Türkiye’nin geleceği için bir dönüm noktası olan seçimlere az bir vakit kalmışken tartışmalar ve eleştiriler, HDP’nin stratejik kararı üzerine yoğunlaştı. Seçimlere bağımsız adaylarla mı yoksa parti olarak mı gireceği kararı Türkiye’nin geleceği açısından şüphesiz ki büyük önem taşıyor.

Bu tartışmaların sadece bir tarafına bakacak olursak HDP’nin barajı aşamaması halinde mecliste AKP’nin otoriter bir başkanlık sistemini kuracak çoğunluğu oluşturma endişesi var. Bu endişenin temelinde özgürlüklerin ve demokrasinin hepten kaybedilme korkusu yatıyor. Ancak şimdiye kadar olan seçim deneyimlerinde ve meclis dışı demokrasi pratiklerinde de gördük ki, sistemin izin verdiği alanlar ve çizdiği sınırlar, demokrasi ve özgürlükleri daraltarak her geçen gün yeniden çiziliyor.  %10 barajı ile toplumun küçümsenmeyecek bir kısmı meclis dışında bırakılırken, bu kesimlerin taleplerine kulak tıkanıyor, yerel yönetimlerden ekonomi programına, sosyal haklardan doğa haklarına kadar bu taleplerin yer bulacağı tüm demokratik mekanizmaların önü kesiliyor.

HDP’nin oynadığı kilit rol de burada.  Türkiye demokrasisi ve özgürlükleri için endişe edenler bu durumun farkında. Ancak çok da farkında olunmayan ya da dile getirilmeyen kısım ise HDP’nin kendine biçilen rolü sınırlandırılmış alanlarda oynamak yerine Türkiye’nin demokratik geleceğine dair önemli bir söz vermesi. HDP sunduğu yeni yaşam çağrısı ile de bu iddiasını somut bir politik programa dayandırıyor.

Bu nedenle bu seçimlerde, demokrasi ve özgürlükler için kaygılananların, eşitlik ve adalet arayışında olanların, ayrımcılığa uğrayanların, bu toplumun demokratik ve barışçıl geleceği için umut besleyenlerin, ekoloji mücadelesi verenlerin, erkek şiddetiyle yaşamak zorunda bırakılan kadınların önünde eşsiz bir fırsat bulunuyor. HDP’nin parti olarak seçimlere girmesiyle oluşan bu fırsat üç açıdan cisimleşiyor.

·      Darbe anayasasının mirası seçim barajını aşarak anlamsızlaştırmak

12 Eylül rejiminin barajlarla yok etmeye çalıştıkları Kürt siyasi hareketi  Türkiye demokrat, özgürlükçü, eşitlikçi, ekolojist güçleriyle bir araya geldikçe ve birlikte hareket ettikçe, cuntacıların Türkiye toplumu için ürettikleri model her gün biraz daha anlamsızlaşıyor. Bu açıdan barajın aşılması seçim sonucunda Meclise girecek milletvekili sayısından çok daha önemlidir.

·      Mutlak başkanlık rejimi yerine, yetkilerin dağıtıldığı çoğulcu bir anayasa

Mutlak otoriterliğin garantisi olacak  Erdoğan tipi başkanlık sistemini meclisten geçirilmesini engellemek ve çoğulcu bir anayasa yapım süreci için güç oluşturmak.

·      Değişime şans ve düzen partilerine ders vermek

HDP, düzen partilerinden farklı olarak eşitlikler, özgürlükler ve demokrasi adına bir gelecek ve alternatif vadeden tek parti olarak gözüküyor. HDP’nin önerisi yönetimi tamamen bir merkezde toplamaya karşı gücü mümkün olduğunca yerellere dağıtan, istenen profile uymayan kimlikleri ayrımcı uygulamalara maruz bırakan tek tipleştirmeye karşı çoğulculuğu savunan yeni bir yaşam . HDP ekonomiden ekolojiye, eğitimden sosyal politikalara kadar tüm alanlarda devletin merkezci bakışıyla şekillendirilen Türkiye için tüm renkleriyle yeni bir umut vadediyor.

13 yıldır toplumu yöneten AKP iktidarının 12 Eylül yasaklarını sürdürmesi tesadüf değildir. Tıpkı 12 Eylül paşaları gibi Erdoğan da toplumu belli bir kalıba sokmayı amaçlıyor. 12 Eylül döneminden  farklı olarak psikolojik bir savaş sürdüren Erdoğan topyekun bir saldırıyla hak ve özgürlük mücadelesi verenleri yıldırma politikası güdüyor.

Demokrasi mücadelesi esas olarak haklar ve özgürlükler mücadelesidir. Bu mücadelede başarılı olmanın yolu hak mücadelelerini ortak bir hatta çekmekten geçiyor.  Yaşam alanlarına HES yapımına karşı çıkanlar, inançlarını özgürce yaşamak isteyenler, emeklerinin karşılığını talep edenler, anadillerinde eğitim için mücadele edenler, kentlerde mahallelerini ve doğayı savunanlar bir ve aynı mücadelenin parçasıdırlar. Bu mücadelede birbirlerinin sesine kulak vermedikçe, birbirlerine destek olmadıkça kazanımlar elde etme şansları yoktur.

Türkiye’nin demokratikleşme hareketi çözüm sürecinden ayrı düşünülemez; birlikte yürümek zorundadır. Bu anlamda yapılacak bir öncelikler sıralaması hem demokratikleşmeye hem de çözüm sürecine zarar verir, egemenlerin değirmenine su taşır.

Birbiriyle ilgisizmiş gibi görünen mücadeleler demokratik bir toplum inşası için birbirleriyle temas etmeye ve birbirlerinden öğrenmeye ihtiyaç duyarlar. HDP  hak mücadelesi veren tüm güçlerin sesine kulak verdikçe, yani Türkiyelileşme hedefinde ilerledikçe 12 Eylül barajları sorun olmaktan çıkacaktır.

Gezi direnişinden bu yana ülkede bir çok şey değişti. Bunların arasında belki de en önemlileri, siyaset dili ve anlayışını değiştiren çoğulcu ve şenlikli siyaset, sadece seçimlerle sınırlı olmayacak bir katılımcı demokrasi ve doğa ve kent hakkında kendini bulan taleplerin siyasetin asli unsurları arasında yerini edinmesiydi.

Bugün Gezi’de aralanan bu kapıyı açma şansı önümüzde. Bu şansı, başka bir siyasetin, başka bir düzenin olabileceğine dair bu umudu büyüten HDP’den yana kullanmalı.

Bugün barışa ve umuta şans vermenin, HDP’yi desteklemenin zamanı.

 

Sevil Turan

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.