ManşetUncategorized

Haftanın Tortusu

0

tortu* İsviçre’de gizli hesaplar ortaya saçıldı. Meğerse ne zenginmişiz! * Bürokratlar dokunulmazlığa hücum etti, AKP’ye koştu. * Sır küpü çatladı, AKP içi mücadele ortaya çıktı. * Laik ve Bilimsel Eğitim İçin Boykot gündemi belirledi. * Özgecan Aslan…

*İsviçre’de gizli hesaplar ortaya saçıldı. Meğerse ne zenginmişiz! Haftanın başında, İsviçre’deki gizli hesapların ortaya saçıldığı haberini okuduğumda bu haberin son günlerin en önemli haberlerinden bir tanesi olabileceğini düşünmüştüm. Sonuçta İsviçre HSBC’de açılan gizli hesaplar ortaya saçılmıştı ve bu hesaplar arasında Türkiye’den 3105 tane hesap vardı. Bu hesaplarda da 3.48 milyar dolar vardı. Bu hesapların sahipleri ve o paraların nasıl kazanıldığı konusu önemliydi. Fakat bu yazıyı yazdığım haftanın son gününde, notlarıma bakarken bu olayın ayrıntılarını hatırlayamadım bile. O kadar hızlı bir gündem değişikliği oldu ki, bu olay çok geride kaldı.

Fakat bu gerçekten ilginç bir konu ve sadece bir bankada olan hesap ve para ortaya saçıldı. Diğer bankalar ve diğer hesaplara dair de söylentiler diğer sızıntılarda (leaks) biraz biraz ucunu göstermişti. O uca bakınca da en “yukarıları” görmek mümkündü. Yani yeni sızıntılar

* Bürokratlar dokunulmazlığa hücum etti, AKP’ye koştu. 7 Haziran 2015’te gerçekleşecek Genel Seçimler’de aday olmak isteyen kamu çalışanlarının istifa etmesiyle artık seçim ve adaylıklar konusu Türkiye’nin gündemine oturmuş oldu. İstifaların dağılımına bakınca doğal olarak iktidar partisinin ağırlığı gözüküyor. AKP’nin görev verdiği bürokratlar, istifa edip AKP’den TBMM’ye girmeye çalışıyorlar. Bunun iki sebebi olabilir. Bir tanesi bu bürokratların, en azından bir kısmının, dokunulmazlığa ihtiyacının olması. İkinci neden de, Ahmet Hakan’ın yazdığı gibi, AKP için istifa etmenin CV’lere getireceği büyük artı puan. (Bir üçüncü neden de olabilir. Onun için bir sonraki maddeyi beklemeniz gerekecek.) Sonuçta tüm istifa eden bürokratların dahi listeye alınması mümkün değil sayı itibariyle. Bir bölümü görevlerine geri dönecek ve AKP’nin bir neferi olarak görevlerine en kısa sürede daha üst düzey bir koltukta devam edecekler.

Her ne olursa olsun, bürokrasiden istifa edenlerin neredeyse tamamının iktidar partisi için istifa ettiği bir parti-devlet karışımı tarafından yönetildiğimiz gerçeği bir kere daha örneklendi.

* Sır küpü çatladı, AKP içi mücadele ortaya çıktı. Bürokrat istifalarının en ilgi çekeni ve hatta toplamını gölgede bırakanı MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın istifasıydı. Aslında istifa ihtimalinden hep söz ediliyordu ama daha sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söyledikleriyle olay bambaşka bir boyuta taşındı. Görünüşe göre Hakan Fidan, Erdoğan’ın karşı çıkmalarına rağmen, Başbakan Davutoğlu’nun onayıyla istifa etti. Yani sır küpü çatladı AKP içi mücadele ortaya çıktı. Fakat öğrenilmiş çaresiz muhalefetin bu konuya yaklaşımı daha da ilginç bir görüntüyle bizi karşı karşıya bıraktı. Kimse böyle bir ikilik olabileceğine ihtimal bile vermedi. Herkes AKP’nin birbirine kenetlenmiş, tek bir fikir ve ideal etrafında sımsıkı bir kitle olduğundan emin neredeyse. İktidar uçmuyor, muhalefet uçuruyor. Halbuki bu çatlağa dini referansını bile bulmuş durumda. Erdoğan, başta Fidan olmak üzere kritik görevde bulunan ve istifa edenleri Uhud Savaşı’ndaki okçulara benzetiyor. Bu referans hem kendi ağzından, hem de medyadaki ağızlarından verildi. Savaşın kazanıldığını zannedip, savaşı bırakıp ganimet peşinde koşanlar anlamına gelen bu benzetme ile aslında bir başka istifa nedeni de ortaya çıkmış durumda. “Ganimet paylaşımı.” Buradaki ganimetin ne olduğunu da çok açıklamaya gerek yok. Senin, benim cebim…

* Laik ve Bilimsel Eğitim İçin Boykot gündemi belirledi. Geçen hafta gerçekleştirilen Laik ve Bilimsel Eğitim Mitingi’nden sonra bir adım daha atıldı ve bu amaçla bir boykot gerçekleştirildi. Kamuoyuna duyurulmasında Birleşik Haziran Hareketi’nin öncülük ettiği boykota daha sonra sendikalar, Alevi örgütleri ve HDP de katıldı. Boykotun sönük geçmesine yönelik hükümetin aldığı önlemlerle, taleplerin ne kadar doğru bir noktadan ortaya çıktığı daha boykot başlamadan görüldü. Boykot gününde belirli oranlarda (bazı okullarda %100’e varan…) katılım oldu ama çıkan ses katılımın çok daha üstündeydi çünkü talep ve talebin geldiği yapının özellikleri itibariyle sekülerlik mücadelesinin yeni bir evresi başladı. Şimdiye kadar şucu, bucu diye etiketlenip hemen hem kriminalize hem de karikatürize edilen talepler ilk defa güçlü şekilde ortaya çıktı ve tamamen tabandan dile getirildi. Önümüzdeki günlerde bu konu kendinden konuşturmaya devam edecek.

* Özgecan Aslan… Hafta korkunç bir olayla bitti. Ve sonrasında tüm toplum gördü ki bu olay aslında bir istisna değil(miş). Sadece belki diğer örneklere göre biraz daha ileri gitmiş hali. Her gün onlarca kadın bu tip bir olayın eşiğinden dönüyor(muş). Özgecan’ın anısı etrafında kadınlar her gün yaşadıkları olayları anlatmaya başladılar. Gördük ki gerici muhafazakar kültürün son sürat yol aldığı ülkemiz aslında bir eziyet ülkesi(ymiş). Hemen bu kültürün temsilcileri kadını daha da ötekileştiren, daha da kapatan öneriler sunmaya başladılar. Hayır. Gerici muhafazakarlıkla savaşmalı ve onu yenmeliyiz. Yine bu tip acı olaylar yaşanabilir mi? Belki. Fakat bunu doğal kabul eden, buna mağdurun üzerinden nedenler arayan bir kültürü dağıtmış oluruz.

Bu olayın belki tek sevinilecek yanı katillerin hemen yakalanmış olması. Fakat orada da bir durmak gerekiyor. Bir kişi, cinsel suç ve cinayet işliyor. İnsanlar tepkilerini cinsel küfürlerle gösteriyor ve bu kişinin alması için ölüm cezası istiyor. Bu aslında tam da bu zihniyete yenilmektir. Hukukun vereceği en ağır cezayı talep etmek hakkımız ama bunu talep ederken de birazcık da olsa karşıtına benzememeli insan.

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.