Haber HattıManşet

İzmir Yüzleşme Atölyesi ve Hrant Dink Anma Haftası’na çağrı

0

İzmir, kıyıma uğramış, sahip olduğu çeşitliliğin değeri bilinmemiş, güzelliği yangınla ve zulümle elinden alınmış bir şehir. İzmir’liler, övünürler İzmir’li olmaktan. Gerçekten övünücelek bir yanı var mı? Bence, çok sert gelebilir ancak, İzmir’liler, yaşadıkları şehrin tarihini öğrenmeden, geçmişi ile yüzleşmeden, bugün ne vahim bir durumda yaşadıklarını kavrayamacak. İzmirli olmanın kuru gururu dışında ömürlerini çeşitli çilelerle geçirmeye mahkum kalacaklar.

Peki bu yüzleşme nasıl gerçekleşecek? Bu konuda uzun zamandır çalışmalar yapan ve kullandıkları dil, görseller ve seçtikleri etkinlikler ile pek çok farklı kesimden insanları bu çalışmalara dahil edebilen bir grup insan var: İzmir Yüzleşme Atölyesi.

25...

Oldukça cesur bulduğum bir etkinlik daha düzenledi kendileri: Hrant Dink Anma Haftası. Senelerdir, Hrant Dink gibi değerli bir bireyin ve mücadelesinin, çeşitli örgütler tarafından sömürülme alanı haline gelen Hrant Dink’in ölümünü anma yürüyüşlerinde, hayal kırıklığı ve öfke ile alanı terketmek zorunda hisseden bir birey olarak, atölyenin bu çabasını çok değerli buldum ve hem kendileri hem de etkinlik ile ilgili bir küçük söyleşi yapma ihtiyacı duydum.

Buyrunuz, İzmir Yüzleşme Atölyesi’nden Ersin Damarsardı ve Ziya Dinçsoy ile yaptığımız mini söyleşi:

Yüzleşme Atölyesi hangi ihtiyaçtan doğdu?

Yeşil Gazete (YG): Yüzleşme Atölyesi’ne neden ihtiyaç duydunuz? Nasıl bir araya geldiniz ve neyle yüzleşiyoruz biraz anlatabilir misiniz?

Ersin Damarsardı: 2011’de aktif bir şekilde çalışmaya başladık. Nasıl oldu?

Aslında, içinde bulunduğumuz toplum pek çok farklı toplumsal bileşenden oluşuyor. Alevi-Sünni, Türk-Kürt-Rum-Ermeni-Çerkes, kadın-erkek, müslüman-gayri müslüman… Yani cinsiyet, cinsel yönelim, din, mezhep, etnik köken gibi kültürel ve pratik olarak farklı bileşenler var.

Ziya Dinçsoy: Ve bu farklılıkların hepsi farklı birer kimlik demek. Ancak resmi tarih bu farklılıkları düzleyip tek bir “makbul” kimlik oluşturmak ve bu kimliği herkese kabul ettirmek istiyor. Bu “makbul” kimlik Türk, müslüman, hatta Sünni müslüman ve özellikle de laik. Kendinden olmayan herkese düşman ve bu “yaratılmış” kimliğin her zaman diğerlerinden üstün olduğunu düşünen bir özne.

Ersin: Devlet, herkesin bu tek kimliği kabul etmeye ikna olmasını istiyor ancak herkes ikna olmuyor ve kendi kimliklerini korumak ve yaşatmak istiyorlar. Böyle olunca da çatışmalar ortaya çıkıyor.

Ziya: Baskılamaya çalışan grup ile kendini korumaya çalışan grup arasındaki varlık çatışması da buradan doğuyor.

Ersin: Evet, varlık çatışması… Bu çatışmayı aşmanın tek yolu, toplumsal hafızayı geri çağırmak ve hakikat ile yüzleşmek. Örneğin: dayatılan kimliğin tek hakikat olmadığının farkına varmak, farklılıklarımızla birlikte yaşamak ve bir gelecek inşa etmek için, hakikatle yüzleşmek gerekir.

 

YG: Bugün ve yarın sağlıklı bir birey olmak istiyorsak, geçmişe dönüp, travmalarımızın kaynağını bulup, kendimizle yüzleşerek, gerçeği kabullenmeyi öğrenmemiz gerektiği gibi yani?

Ersin: Evet, buna benzetebiliriz.

“Farklılıklarla yaşamak”

YG: Peki, hep “farklılıklarla yaşamak” sözü dile getiriliyor. Örneğin, bahsettiğiniz bu “makbul kimliği” benimsemiş bir insana “farklılıklarla yaşama”yı nasıl anlatırsınız, tam olarak ne ifade etmeye çalışıorsunuz?

Ersin: Bir Rum’un, Yahudi’nin, Alevi’nin, kadının, Süryani’nin, Sünni’nin kendisi gibi yaşayabilmesini ifade ediyoruz, kendi kültürlerini, kendi geleneklerini, kendilerini keşfedebilmeleri ve kendi iradeleri ile karar verebilmelerini. Aslında bu, aynı zamanda, bahsettiğimiz, baskın makbul kimliği kabul eden insanların da üzerlerindeki yükten kurtulmalarını ve özgürleşmelerini de sağlacaktır. Bu şekilde, herkes gerçekten eşit bir düzlemde yaşayabilir.

Ziya: Düşünsene, ne kadar rahatlatıcı bir durum olurdu. Aslında, Hrant’ın da bu konuda yazdığı o meşhur yazı vardı. O yazıdan benim anladığım şuydu: Ermeni’ler, üzerlerindeki Türk baskısından kendilerini özgürleştirerek yaşarlarsa, Türk’ler de baskı kurma ihtiyacından özgürleşirler. Yani, aslında amaç söylediğimiz bütün toplumsal bileşenlerin özgürleşmesi.

 

YG: Anlıyorum. Yüzleşmek o kadar kolay bir iş değil sanırım. Şöyle sorayım o zaman, yüzleşme atölyesi kimlerden oluşuyor? Çalışmalarınıza katılmak için ne yapmak gerek?

Ersin: Atölyemizde değişik inanç ve siyasi görüşlerden insanlar var. Ortak paydamız, yüzleşmeyi istemek ve bunun için çaba göstermek. Çalışmalarımıza bu anlamda herkes katılabilir. Tek yapılması gereken bize ulaşmak. Yaptığımız etkinliklerimizi de facebook ve diğer sosyal medya araçlarında paylaşıyoruz, hem etkinlik öncesinde hem de sonrasında… Bu anlamda ulaşması çok zor değil.

 Aktiviteler

YG: Peki, yüzleşmek için ne gibi aktiviteler yapıyorsunuz?

Ziya: Bizim yapmaya çalıştığımız şey, resmi tarihin halının altına süpürmeye çalıştığı gerçekleri masanın ortasına koymak ve herkesin görebilmesini sağlamak. Örneğin, 92 yıl önce olan büyük İzmir yangınını, İzmirlilere hatırlatmaya çalışıyoruz.

Ersin: Mesela geçen sene 1 Mayıs’tan önce, 68 hareketi üzerine yaptığımız çalışmada, 68’den önce Türkiye solunun daha enternasyonalist iken, 68’den sonra gittikçe daha millici (ulusalcılaştığını) olduğunu net bir şekilde gördük. Oysa, 68’den sonra, bütün dünya gittikçe daha enternasyonel bir eğilime girmişti.

Ziya: Başka bir çalışmamız da kadınlar ile ilgiliydi. Osmanlı’dan bu yana kadın hareketlerini durumunu irdeledik. Bu çalışmada da, sanıldığı gibi kadınların haklarının Cumhuriyet’le beraber, gökten vahiy gibi inerek verilmediğini, aslında Osmanlı zamanında kadınların verdiği mücadelelerin birikimi ve dünyadaki kadın hareketinin kazanımları ile elde edildiğini gördük.

Ersin: Osmanlı zamanında da öyle müthiş bir kadın hareketi olmamasına rağmen, zannnedildiği gibi kısır bir hareket de değildi ve pek çok dergi ve grup vardı. Pek çok insan için şaşırtıcı bilgilerdi bunlar. Çünkü resmi tarih bu konuda da bize pek çok yalan söylemişti.

Ziya: Bu arada, başka çalışmalar da yapıyoruz. Atölyeler düzenliyoruz. Yüzleşme nedir, dünyadaki yüzleşme örnekleri nelerdir gibi konularda bilgi ve deneyim paylaşımı yapıyoruz. Mesela 27 Ocak’ta yeni bir atölye gerçekleştireceğiz. 6 hafta sürecek ve facebooktan başvurular alınacak. Bu atölyede bireysel olarak yüzleşmek ve toplumsal olarak yüzleşmek konularında pratik çalışmalar olacak.

 

YG: Bunları duymak çok güzel doğrusu. Yalnız merak ettiğim bir nokta var: amaçladığınız noktaya doğru yol alınabildiğini gözlüyor musunuz?

Ersin: Valla, yüzleşmek öyle bir anda sonuç alınabilecek bir süreç değil tabii ki. Yine de her etkinlikte katılımcı ve ilgi gösteren insanların sayısı ve geldikleri toplumsal bileşenlerin çeşidi artıyor ki bu da çok umut verici.

Ziya: 90 yıl sonra İzmir’de ilk defa büyük izmir yangını ile ilgili bir dizi etkinlikler düzenledik ve bu etkinliklere yüzlerce insan katıldı.

 Yüzleşme Atölyesi’ne ulaşmak için

YG: Süper! Bu etkinlikleri hangi kanallardan duyuruyorsunuz? Sizi takip etmek isteyen birisi size nasıl ulaşabilir?

Ersin: Facebook’ta bir sayfamız var. Ayrıca bütün etkinlikler için Facebook etkinliği açıyoruz ve ulaşabildiğimiz herkese davet gönderiyoruz. Bunun yanı sıra, afişler ve posterler yapıp asıyoruz, el ilanları dağıtıyoruz.

 Hrant Dink’i Anma Haftası

27

YG: Önümüzdeki hafta “Hrant Dink İçin Anma Haftası” etkinliğinde olduğu gibi. Böyle bir etkinlik İzmir’de ilk herhalde değil mi?

Ersin: Evet, İzmir’de ilk kez olacak. Geçtiğimiz yıllarda İzmir’de Hrant Dink anmaları pek istediğimiz gibi geçmedi. Hrant Dink, özellikle Ermeni olduğu için hedef haline gelmişti. Ancak İzmir’de Hrant’ın Ermeni kimliği yeterince vurgulanmadı ve yanı sıra bu anmalar partiler ve dergi çevreleri tarafından araçsallaştırıldı.

Ziya: Biz, Hrant’ın bir Ermeni olduğu için vurulduğu ve Ermeni olduğu için katledilen 1.5 milyon insana eklendiğinin vurgulanmasını önemsiyoruz. Çünkü resmi tarih 1.5 milyonun katledilmediği üzerine kurulu ve Hrant, yaşamı ve ölümü ile bu gerçeği hatırlatıyor.

Ersin: Bu sene de 1915 soykırımının 100. yılı dolayısı ile yapacağımız çalışmaların bir başlangıcı olarak da ele alıyoruz. Tüm yıl boyunca benzer etkinlikler yaparak soykırımın kabulü için mücadele edeceğiz. Bu haftanın sonunda yapacağımız forumda, katılımcılarla da bu etkinlikleri nasıl beraber örebiliriz, neler yapabiliriz diye de konuşmayı planlıyoruz.

 

YG: Programdaki adalet vurgusu çok dikkatimi çekici…

Ziya: Yüzleşme faaliyetlerinin kendisi zaten bir adalet arayışı. Bu adalet arayışı sadece Hrant için değil, hak gaspına uğramış bütün grup ve kişilerin adalet arayışına destek vermektir. Bu yüzden, “Hrant için, adalet için” sloganı Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hak gaspına uğramış herkesin mücadeleler tarihinin özetidir.

 

YG: Programı ve etkinliğin linkini de yazıya ekleyeceğim. Umarım beklediğiniz gibi bir etkinlik dizisi olur. Röportaj için çok teşekkür ederim.

 

Etkinlik Programı:

24

14 Ocak Çarşamba, saat 19.00,
Hrant için Adalet Arıyoruz:
Yıldız Ramazanoğlu (Yazar,Aktivist), Erol Bakırcıoğlu (Sözlü Tanık)

15 Ocak Perşembe saat 19.00,
Yüzyıllık Adalet Arayışı:
Ferhat Kentel (Akademisyen,Şehir Üniversitesi),
Zerrin Kurtoğlu (Akademisyen, Ege Üniversitesi)

16 Ocak Cuma saat 19.00,
19 Ocak’tan 19 Ocak’a: Belgesel gösterimi ve Ümit Kıvanç’la söyleşi

17 Ocak Cumartesi, saat 16.00
Vicdan Filmleri gösterimi
Forum: 100. yılında soykırımla yüzleşmek,
Müzik dinletisi

19 Ocak Pazartesi Saat: 18.30
Hrant Dink Anma Yürüyüşü
Alsancak Leman Kültür önünde buluşma.

 

 

Haber: Güneş Akçay – Yeşil Gazete İzmir

(Yeşil Gazete)

More in Haber Hattı

You may also like

Comments

Comments are closed.