Kültür-Sanat

Vasatlıktan Breaking Bad

0

*Yazı Breaking Bad dizisinin sonuyla ilgili çok ciddi ipuçları içerir.

Breaking Bad bu sene de Emmy’de ödülleri sildi süpürdü. Breaking Bad’i duymayan varsa: 50 yaşındaki Walter White evli ve bir çocuk evde diğeri yolda gayet standart bir orta sınıf Amerikalıdır. White’ın kimya dehası eski ortaklarına zenginlik, kendisine lise kimya öğretmenliğini nasip etmiştir. Bir gün tedavi edilemeyecek cinste akciğer kanseri olduğunu ve altı ay ömrü kaldığını öğrenir. Macera böyle başlar; White öldükten sonra ailesinin geçimini garanti altına almak, oğlunun ve doğacak kızının üniversite masraflarını karşılamak için artık meth üretip satacaktır. Tipik bir anti-kahramanın hikayesi: konu ilginç, güzel yazılmış senaryosu ve iyi oyunculuklarla beş sezon boyunca kendini izletiyor.

Ben dizinin süper takipçisi değildim. Ne yapacağımı bilmediğim bir hafta sonu ödünç aldığım hard diskte bölümlerini görünce ilk iki sezonu bir çırpıda bitirip, sıkılıp bırakmıştım. 5. sezonun başlangıcıyla Breaking Bad çılgınlığına dayanamayıp son sezonu takip ettim. Benim için ortalama üstü bir diziydi ta ki son bölüme kadar. White uyuşturucu imparatoru olmuş, 100 milyon dolar kazanmıştır; tüm bunları sadece ailesi için yaptığını söyleyerek. Son bolümde ise White’tan itiraf gelir: “Bu işi kendim için yaptım. Bu işi yapmak hoşuma gidiyordu”.

İlk sezonu hatırlayalım; White durmadan ne kadar kazanması gerektiğini mırıldanıyordu, kafasında hep para hesapları vardı çünkü o parayı kazandığında uyuşturucu satmayı bırakacaktı, oysa White her sezon işleri daha da büyüttü. Çünkü White önemli biri olmak istiyordu, ama hiçbir zaman bunun için cesareti yoktu. Gray Matter Technologies’deki işinden ayrılma nedeni dizide tam olarak hiçbir zaman açıklanmasa da senaristin açıklamasına göre White aşağılık kompleksi yüzünden Gretchen’dan ayrılıp Gray Matter Technologies’deki hisselerini satmıştı. İdealindeki “büyük adam White” olmaya cesareti yoktu, vasatlıkta huzur bulacağına inandı. Oysa huzur bulmadı, hep “büyük adam White” olmaya giden yolun alternatiflerini düşünüp durdu – meth üretip uyuşturucu imparatoru olmak da bu yollardan biriydi. White bu planı kanser olduğunda yapmadı, aklında dönüp duran bir plandı. İlk kime gideceği, nasıl bu ise başlayacağı en ince ayrıntısına kadar netti. Sadece kanser olduğunu, altı ay sonra öleceğini öğrenince bu riski alabildi. Bu yüzden parayı kazandığında durmadı, bu yüzden bu işi kendi için yapmaya devam etti ve bu yüzden ölmeden önce aşkla laboratuvarına sarıldı, gülümsedi ve mutlu öldü.

Walter White aşağılık kompleksi olan, risk almaktan korkan, güvenli olduğu için vasatı seçen hepimiz gibi biriydi. Bu dizi çok iyi bir dizi çünkü Walter White’a risk aldırdı, hayallere giden yolda uyuşturucu üretip satmak dahi olsa tutkularının peşinden koşanların mutlu öldüklerini gösterdi.

Hepimiz her an ölebiliriz ama pek azımız günlerimizi ölümü düşünerek geçiririz. Bu yazıyı okuyabilen pek çok kişi belirlenmiş okumuş, iş bulmuştur. Belki pek çoğu hayaline giden yoldadır, ne mutlu onlara. Tutkusunu gerçekleştiremeyenleri ise dillerinden tanırsınız, hep aynı hayalleri anlatır dururlar; “kendi işimi kursaydım zengin olmuştum”, “hep aşçı olmak istedim”, “çok güzel bir fikrim var”, “emekli olunca kendi dükkânımı açacağım”, “pastacılık yapacağım”, “ressam olacağım”, “dünyayı gezeceğim”. Emeklilik günlerini sayanlar onlardır; tutkularını izlemek için hep son teslim tarihleri vardır ve o tarih hep ötelenir. Çünkü “çok riskli” tutkularını kalplerinin derinliklerine gömüp, fiziksel ve zihinsel engelleri aşamadan en güvenli seçeneği, normu seçerler.

Bryan Cranston’ın Breaking Bad’deki Walter White rolüyle bu seneki Emmy ödülünü alırken yaptığı konuşmadan:

Niye bilmiyorum ama hayatım boyunca şanslı oldum. Küçüklüğümde hep en kısa yolu arayan, entrikacı çocuktum. Kendi ailem bana “Sneaky Pete” takma adını vermişti. Bu yüzden de verdiği tohumdan benim için bu kadar mükemmel bir şey yaratacak bir tutkuya da tesadüfen rastladım. Oyunculuğa aşığım ve bu benim tutkum ve son nefesime kadar da yapacağım. Bu ödülü vasatlıkla yetinmenin güvenli olduğu için iyi bir fikir olduğunu düşünen dünyanın tüm “Sneaky Pete”lerine adıyorum. Bunu yapmayın, bir şans alın, bir risk alın. Tutkunuzu bulun, yeniden ateşleyin ve tekrar aşık olun. Gerçekten buna değer.

Bir başka ödüllü televizyon dizisi House M.D.’nin baş aktörü  Hugh Laurie ise çıkardığı blues albümü için sizi kendi albümünüzü çıkarmaya iten neydi sorusuna verdiği cevap:

Bunu yapmak için bir daha fırsat elde edemeyeceğimi düşündüm, bu yüzden zamanıydı – korkunç bir şey, bence, hayatta hazır olacağın zamanı beklemek. Öyle hissediyorum ki hiç kimse herhangi bir şeyi yapmak için asla hazır olamayacak. Hazır olmak diye bir şey hiç yok gibi. Sadece şimdi var ve yapacağınız şeyi şimdi de yapabilirsiniz. Bunu sanki birazdan bungee jumping yapacakmış gibi kendime güvenerek söylüyorum – öyle değilim, çılgın tehlikeleri göze alan biri değilim. Ama yine de, genel anlamda, şimdinin herhangi bir zaman kadar iyi olduğunu düşünüyorum.

Motivasyon konuşmalarına hiç inanmıyorum, özellikle ünlülerce yapılan motivasyon konuşmalarından hiç haz etmiyorum. Zamanı yakalamak ve günü yaşamak bir film sözü, “sevdiğin işi yap” düsturu ise emek sömürgecilerinin bir numaralı argümanı bana kalırsa. Ama Hugh Laurie ve Bryan Cranston gibi ancak 50’lerinde tam anlamıyla başarıyı yakalamış örneklerin dediklerinde ayrı bir şey var sanki, daha ikna edici. Hiçbir zamanın çok geç olmadığını kanıtlayan bir şey.

Tıpkı sürekli öğrencilerine kendilerini adamalarını öğütleyen ama kendisi vasat olmayı tercih etmiş Walter White gibi normun verdiği güven hissinden kopamayıp kendini her sabah doğru karar verdiğine ikna eden, içinde yanan tutkuyu her sabah itinayla söndürmeye çalışanlar… En doğrusunun aşkın peşinden koşmak olduğunu bilmesine ve kendisini dinleyen herkese bunu anlatmasına rağmen risk alacak cesareti olmadığı için hep zamanı öteleyenler ve içten içe bir gün başlarına gelecek bir şeyin onlar için hayatını değiştirmesini bekleyenler…  Eninde sonunda o “bir şey” oluyor, zaman doluyor ve eninde sonunda içinde tuttuğun o tutkunun peşinden koşuluyor.

Bu yüzden Breaking Bad olağanüstü bir diziydi. Hayallerinin peşinden koşacak cesareti olmamış Walter White’ın risk almak için altı ay ömrü kalacak kadar beklemesi, nasıl olsa öleceği yüzüne söylenince ve “son kullanım tarihi” verilince şu anın herhangi bir an kadar iyi olduğunu – iyi olmak zorunda olduğunu – anlayıp, tüm riskleri alıp, normdan sıyrılmasını anlattı tüm dizi.

Aldığı tüm ödüllerin helali hoş olsun.

You may also like

Comments

Comments are closed.