ManşetSivil Toplum

‘Başbakan’ın samimiyetine inanabilmek için Hrant ve Sevag cinayetinde adım atılmalı’

0

24 Nisan Ermeni Soykırımını Anma Platformu’nun bugün düzenlediği panel programının sonunda ‘Soykırımla Yüzleşme’ forumu düzenlendi.  Yazar Ömer Faruk Gergerlioğlu, öğretim Üyesi Ferhat Kentel, HDP’den Ayşe Berktay, İHD’den Eren Keskin, HDP’den Garo Paylan ve Yüzleşme Derneğinden Cafer Solgun’un konuşmacı olarak katıldığı forumun moderatörlüğünü  Küresel BAK’dan Yıldız Önen üstlendi

20140423_175905

Forum katılımcıları, soykırım konusunda inkar politikasından vazgeçerek yüzleşmenin sağlanmasının toplumsal barışın şartı olduğunu dile getirdi. Eren Keskin ve Ayşe Berktay gibi devrimci hareketin içinden gelen isimler, Türkiye’nin yakın tarihi boyunca sosyalist grupların Ermeni Soykırımı’nı konuşmayı ötelediğini; bu durumun da inkarın bu kadar geniş bir alana yayılmasında payı olduğunu vurguladı. Ömer Faruk Gergerlioğlu ise kendisinin de bir müslüman olduğunu belirterek müslümanların soykırımla ilgili kamuoyu oluşturulması için ikna edilmeleri gerektiğini söyledi. Ferhat Kentel’e göreyse memleketteki lanetin sorumlusu soykırım: ‘ Belki de Ermeni meselesini halledemediğimiz için bu laneti yaşıyoruz. Belki de travma içindeyiz, hastayız. İyileşmemiz lazım artık.’

Forumun tek Ermeni katılımcısı Garo Paylan ise yüzleşmeyi ve ayrımcılığı kendi hikayesi üzerinden anlattı. Soykırım kurbanı üçüncü kuşak olan Paylan, soykırımdan kurtulan babaannesini anlatarak başladığı konuşmasında Başbakan’ın Ermenilere taziye mesajına da değinerek ‘Hrant Dink’in Sevag’ın katilleri bulunmadan taziyeyi samimi göremeyiz’ dedi.

‘Ölenler öldü, geride kalanlar ne yaşadı?’

Garo Paylan’ın konuşmasını olduğu gibi yayınlıyoruz:

 

‘Okuduğum bir kitapta “Ermeni Soykırımı’ndan kimse sağ kurtıulamaz” diyordu. Hep bir buçuk milyon ermeni öldürüldü diyoruz. Rakamlar istatistiktir; bir kişinin hikayesi trajedidir. Benim hikayemde Malatyalı bir aile İstanbul’a göç ediyor. Evde babaanne var, sessiz bir kadın. 1905 doğumlu, soykırımda 10 yaşında ve 7 kardeşli ailesinden geriye kimse kalmıyor. Müslüman bir ailenin yanına sığınmış.
Ben o kadınla 12 yıl yaşadım, sonra hikayesiyle ilgili hiçbir şey öğrenemeden öldü. Şimdi bunun ağırlığını düşünüyorum. Ölenler öldü ama geride kalanlar ne yaşadı?

Babaannemi annesi çocuğunu bir müslüman komşuya emanet etmiş. Babaannem hizmetçilik yapmış, sonra bir Ermeni bulup evlenmiş. Ama Malatya’daki mahallede gayri Ermeniler ne yaşadı? Komşun mahalleden alınıp katlediliyor. Birileri gelip onların malı için ‘bu mal senin’ diyor. O evde oturuyor. Bu toprakların yüzde 99’u müslüman deniyor ya; kul hakkı yeniyor ve buna eyvallah deniyor. Siyanuş’tu yayamın ismi. Beş çocuk doğurdu, beşi de Ermenice bilmiyor. Soykırımı yöneten kişin Malatya’ya vali olduktan sonra o kadın elbette çocuklarına Ermenice öğretemeyecekti.

‘Baba bize Türk’üm dedirtiyor, biz Ermeni değil miydik?’ 

Üçüncü kuşak olduğum evde, üç kuşağa, Siyanuş, Avadis ve bana, Garabet‘e neler yaşattı bu soykırım ona bakmak lazım.

Ermeni okuluna başladım. Birinci sınıfta müdür yardımcısı andımızı ezberletiyordu. Bağırtıp bir kere daha okutturuyordu. Bağırttığı bir akşam babama gidip ‘baba bize Türk’üm dedirtiyor, biz Ermeni değil miydik?’ diye sordum. Bu soruya bile bir babanın cevap veremediği bir toplumda yaşadık.

‘Ahparig Hrant ortaya çıktı, barışın diliyle konuştu’

Yetiştim, üniversiteye gittim. Devrimci yoldaşlarımız var. Emek mücadelemizden bahsediyorlar. Onlara ‘bu memlekette 1915’te bize bir kötülük etmişler, bununla ilgilenmeyecek miyiz?’ diyorum. Yoldaşlar şunu dediler: ‘kimlik meseleleri devrim yolunda bizi zayıflatır.’

1996 yılında bir ahparigimiz çıkıyor: Hant Dink. Alışık olmadığım şekilde kamusal alanda ‘sizin bildiğiniz hikaye öyle değil, benden dinleyin diyor’ ve barışın diliyle konuşuyor. Bu çok ufuk açıcı birşey ve etkili de oluyor.

‘Yedi yıldır yaptığım çoğu şey Hrant ve Sevag’la ilgili’

Ahparig yazıyor sen de onunla mücadele ediyorsun. Sonra bir gün gelip o ahparigi öldürüyorlar. İşte o zaman Ermeniliğin içinde hapsolma meselesi gündeme geliyor. Halbuki ben bir sosyalist olarak yola çıktım ama Hrant ahparigimiz katledildiği gün biraz daha Ermeniliğe hapsolduk.

Katiller, yol verenler tutuklandı , güya yargılanacaklardı. Hepsi serbest bırakıldı. Zirve Yayınevi katilleri gibi.

Bugün Başbakan bir açıklama yaptı ve kıyamet kopmadı. Bence olumlu ve ezberler dışında bazı cümleler vardı. En son cümlede Ermenilerin torunlarına taziyelerini sundu. Bunu elbette kabul edebiliriz. Kabul edilmelidir zaten. Ancak bunu yazan 12 yıldır Başbakan. Hrant Dink bu hükümet döneminde katledildi. Ve aynen soykırım hikayesindeki gibi bir planla katledildi. Başbakanın böyle bir taziye sunarken dilini ısıması lazım. Hrank Dink cinayetinde sorumlu olan 35 kamu görevlisi içinde vali, miletvekili, bakan ve bürokratlara terfi kararlarına imza attı. Davanın gidişatı en kötü halinde şu an. Sevag Şahin Balıkçı üç sene önce katledildi. Yeterli soruşturma yapılmadı.
Ben yedi yıl önce iş adamıydım. Toplumla ilgili çabalar gösteren bir insandım aynı zamanda. Yedi yıldır ise yaptığım çoğu şey Hrant Dink ve Sevag’la ilgili.

‘Talat Paşa’nın çağrısına rağmen yayamı kurtaran müslümanların ismi caddelere verildiği gün iyileşeceğiz’

Soykırımdan kurtulmuş üçüncü kuşak bir Ermeni’yi ‘arkadaş buraya bir bak’ diyen çağrılara mahkum etti. Samimiyete inanabilmek için cinayet hakkında adım atılması esasır. Bunun gereği yapılmadığı sürece açkıklamadaki laflar samimiyetten uzak, soğuk, donuk ve ‘işi tarihçilere bırakalım’ şeklinden öteye gitmez. Metindeki insani kıvılcımları ortaya çıkarabilmek için adım atılmasını bekiyoruz.

Ermenlerin ağırlıklı olarak yaşadığı Tatavla’da (Kurtuluş) sokakların ismi Ergenekon Caddesi, Türk Beyi Caddesi, Bozkurt Caddesi var, Talat Paşa okulu var. Ermenileri bu isimlerle yaşatmak farkında olunmayan bir işkence. Bazı işkenceler o kadar sistematiktir ki farkına varmazsınız. Bunları yaptığınız sürece taziye mesajındaki samimiyeti göremeyiz.

Talat Paşa’nın ‘Ermeileri kurtarmayın’ çağrısına rağmen benim yayamı kurtaran müslümanların isminin caddelere verildiği gün taziyeleri kabul edip iyileşeceğiz.

(Yeşil Gazete)

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.