Dış Köşe

Mesele Ermenistan değil, sen hala anlamadın mı?- Hektor Vartanyan

0

Hrant Dink’in katlinin üstünden geçen yedi yılın ardından, doğum gününden iki gün sonra yeniden bir yargılama “maskaralığıyla” karşı karşıya kaldık. Dink ailesi artık duruşmalara katılmayacaklarını Gülten Kaya’nın okuduğu o çarpıcı metinle duyurdular. Söz konusu metnin ardından bu husus üstüne edilecek fazla söz kalmadığına inanıyorum. “Hakaret olmasın diye Türk adaleti demeye çekindiğimiz, bu şey, adı her neyse, biz artık yokuz” Böyle isabetli bir tespiti ve tükenmişliği içeren bir cümlenin ardından ne denebilir ki, insan bu çaresizliğin üstüne nasıl konuşabilir?

Dünün Radikal’inde Cengiz Çandar da Dink ailesinin açıklamasını eksende tutarak bir yazı kaleme aldı. Yazıda Hrant’ın katlinin ardından aile evine taziyeye giden Başbakanın acılı aileyle yaşadığı tartışmaya da değindi Çandar. Acılı aile Erdoğan’a sitemkâr ve hesap sorarcasına davranınca; Erdoğan da aileye karşı Ermenistan’ın Türkiye’nin girişimlerine karşı takındığı olumsuz tavrın eleştirisiyle cevap verir. Olay aşağı yukarı bu şekilde gelişmiştir, ya da biz bu kadarına hasıl olabilmekteyiz.

Bu yazının kaleme alınmasının temel nedeni ise ülkemizde sıradan vatandaşımızdan Başbakana kadar sirayet etmiş bir mantıksızlığı ifşa etmektir. Aklımın almadığı bazı hususları birkaç soruyla önünüze dökmek isterim:

1) Dink ailesi Ermenistan’ın resmi temsilcileri midir?

2) Dink ailesi Ermenistan vatandaşı mıdır?

3) Kendi vatandaşını başka bir devleti göstererek eleştirmek hangi diplomasi geleneğine denk düşmektedir.

4) Hrant Dink Ermenistan’da mı öldürülmüştür?

5) Bir cenaze evinde acılı insanları üçüncü bir devlet üzerinden mantıksızca paylama girişimi hangi Anadolu örf ve adetinden kaynaklanmaktadır?

Tayyib Erdoğan’ın taziye evindeki davranışı uygunsuz olmakla kalmıyor, toplumun neredeyse tamamında hakim olan bir yanlışı da ifşa ediyor. “O zaman Ermenistan’a git.” Lafını çok sık duyarız biz Ermeniler. Ne zaman Türkiye’de içinde yaşadığımız koşullardan, maruz kaldığımız baskıdan şikayetçi olacak olsak hemen süper zekanın biri çıkar ve “O zaman Ermenistan’a git” vecizesini patlatıverir. Bir insanın böyle bir söylemde bulunması milliyetçilikle örülmüş kısır bir fikir iklimine sahip olmasındandır. Milliyetçi ve ulusalcı çevrelere göre Almanlar Almanya‘da, Türkler Türkiye’de, Ermeniler de Ermenistan’da yaşar. Aksini kafaları pek almaz. Tabii olarak milliyetçiliğin olmazsa olmazı olan cehalet de bu sava eklendiğinde makul bir tez gibi görünüyor.

Ermenilere dair en ufak bilgi birikiminin olmayışı, nefret etmenin tanımaktan daha zahmetsiz oluşu toplumu bu yanlış tutuma sevk etmektedir. Tarihi olarak kısaca değinmek gerekirse; Ermeni Arşakuni Hanedanı zayıfladıktan sonra Ermenistan (Hayasdan) M. S 387 yılında Roma İmparatorluğu ve Pers Krallığı arasında paylaşılır. Perslerin payına düşen kabaca bugün ki Ermenistan topraklarıdır, Roma ise Batı Ermenistan’ı yani Anadolu’daki Ermeni Platosu’nu alır. M. S 387 yılından beri Ermeniler Doğu Ermenileri ve Batı Ermenileri olmak üzere iki millete ayrılır ve 1915’e kadar bu şekilde gelinir. 1915’te ise Batı Ermenileri kısmen yok edilir. Soykırımdan kaçanlar Ermenistan, ABD, Fransa, Lübnan gibi ülkelere göç ederler. Bugün Türkiye Ermenileri olarak biz Batı Ermenilerinin son bakıyeleriyiz ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız. Doğu Ermenileri ise Ermenistan’ı bağımsızlığına kavuşturdular ve bugün bu devletin çatısı altında yaşamaktalar. Ermenistan nüfusunun önemli bir kısmını 1915’ten sonra Ermenistan’a sığınanlar ve onların soyları oluşturmaktadır.

Tarihi arka plan kısaca bu şekilde oluşmuştur. Bir Batı Ermenistanlı olarak Doğu Ermenistan’a hiç gitmedim. Bir Anadoluluyum ve hepimiz gibi bu ülkenin vatandaşıyım. İşlerine gelmeyen laflar ettiğimde birilerinin çıkıp “Ermenistan’a git” demesinden bıktım. Ermenistan benim vatanım değil ki, neden gideyim? Ermenistan’ın suyunu içmedim, Ermenistan’ın sokaklarında düşüp dizimi kanatmadım, Ermenistan’ın sokaklarında oyun arkadaşlarım olmadı, Ermenistan’ın arsalarında “gol atan kaleye” oynamadım, Ermenistan’ın okul yollarında gizli gizli bir kızı öpmedim, Ermenistan’ın yıldızlı göğüne bakarken uyuyakalmadım ve daha bir sürü insan hali işte. Neden Ermenistan’a gideyim? Ermenistan kimliği mi taşıyorum? En ufak fırsatta Anadolu Ermenilerine Ermenistan’ı işaret edenlerin vermek istediği mesaj aslında gayet net; bizi bu ülkenin vatandaşı olarak görmüyorlar. Bizi asla benimsemediler ve yeni bir fırsatta ezilmesi gereken haşerelerden fazlasını ima etmiyoruz onlar için.

Türkiyeli Ermenilere yönelik baskının bir diğer boyutu ise Hocalı Katliamı’dır. Ne zaman Ermeni Soykırımı’ndan söz etsek yine bir süper zeka çıkar ve “Hocalı Soykırım’ından da söz etsene” diye yine kendince müthiş bir laf eder. Aynı mantık hatasını burada da görüyoruz. Hocalı Katliamı’nda Türkiye vatandaşı tek bir Ermeni dahi rol almamıştır. Hatta öldürülen insanlar bile Türkiye vatandaşı değildir. Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının bir diğer Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını üçüncü ülkelerin arasında cereyan etmiş bir hadiseden dolayı itham etmesinde en ufak bir mantık kırıntısı dahi var mıdır? Elbette Hocalı Katliamı’nı gerçekleştirenleri kınıyor ve Azeriler’in acısını tüm kalbimle paylaşıyorum. Böyle bir acı üstünden ifadeye çekilmeyi ise asla kabul etmiyorum. Çünkü Türkmenistanlıların işlediği bir katliamdan ötürü Türkiye Türklerini suçlamak ne kadar saçmaysa, Ermenistan’ın cürümlerini Anadolu Ermenilerine ödetme çabası da o denli saçmadır.

Başbakan taziye evinde Dink ailesine Ermenistan üzerinden ayar vermeye çalışırken bahsettiğim mantıksızlığı en uygunsuz yerlerden birinde sergilemiştir. Kendi vatandaşlarını üçüncü bir devlet üzerinden hesaba çekmeye kalkmıştır. Ülkenin Başbakanından cinayetin aydınlatılmasına yönelik bir avuntu bekleyen yaslı aileye hayal kırıklığı, kızgınlık ve dışlanmışlık duygusunu bir kere daha tattırmaktan çekinmemiştir. Hrant Ahparig’in katili bizleri bu ülkenin vatandaşı olarak görmeyi bir türlü kabul edemeyen bu akıl malulluğudur. Suikastı planlayanlar ve uygulayanlar rahatça ve gururla hareket etmişlerse bizleri yurttaşları değil “yurt düşmanları” olarak gördüklerindendir.

Ermenistan’a gitmiyoruz hiç kusura bakmayın.

Hrant Dink’in yüzükoyun düştüğü kaldırım bu memlekettedir çünkü.

Milyonca mezarsız ölümüz bu topraklardadır çünkü.

Harap da olsa ibadethanelerimiz, mimarimiz, şiirimiz bu topraklarla yoğrulmuştur çünkü

Gomidas Vartabed’in yanık sesi bu topraklarda yankılanır durur çünkü.

Çünkü bu memleketin tüm renkleriyle daha iyi bir hayatı hak ettiğini düşünüyoruz ve bu uğurda mücadele ediyoruz.

Çünkü bizler kadim çağıltılar damıtan suyuz, çatlağımızı bulduk.

Hektor Vartanyan- http://blog.radikal.com.tr

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.