EnerjiManşet

[Özel Haber] ‘‘Çernobil’in Tanıkları’’yla İğneada buluşması

0

Çernobil Tanıkları 22 – 27 Nisan tarihlerini kapsayan, “Çernobil Haftası“nda Türkiye’nin 5 farklı şehrinde etkinliklere katılıyor. İlk etkinlikte Nükleer Santral kurulması planlanan bölgelerden İğneada’da gerçekleşti. Yeşiller ve Sol Gelecek Ankara’dan Gülnur Öztaş, İğneada buluşması izlenimlerini siz Yeşil Gazete okurları için paylaştı.

* * *

23 Nisan sabahı Ankara’dan Kıklareli’ne varıyoruz. Vardığımızda son derece heyecanlıyım, Oğuz’a bakıyorum, şüphesizki o da heyecanlı. Şimdiye kadar Çernobil’e dair birçok belgesel, fotoraf gördük, birçok şey okuduk ama hangisi, Çernobil’i birebir yaşamış, felaketi, o cehennemi iliklerine kadar görmüş ve hala yaşamakta olan tanıklarıyla birebir temas etmek kadar etkili?

Kırklareli’nde bizi, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Kırklareli Eş sözcüsü olan Ertuğrul Öksüz karşılıyor bir minibüs ve iki araç dolusu insanla İğneada’ya doğru yola çıkıyoruz. Kırklareli’ndeki bu organizasyonu Yeşil Düşünce Derneği koordinasyonunda Kırklareli Demokrasi Platformu birlikte düzenliyor.

Yolculuk 2 saate yakın sürüyor ve yolda harika ormanlardan ve muhteşem bir doğanın içinden geçiyoruz. Fakat İğneada’ya giden yolun daha yenilerde çok fazla genişletildiği, ormanın bir kısmının yol genişletmek için traşlandığı göze çarpıyor. Araçtaki Kırklarelililerde bu durum üzüntüye ve şüpheye neden oluyor. ‘Eski yol gayet yeterliyken, ormanı ve güzel manzarayı korurken neden şu an bukadar fazla genişletilmiş, ne gerek vardı, acaba İğneada’da konuşulan termik ve nükleer santral için mi?’ diye sormadan edemiyorlar.

İğneada’ya vardığımızda meydanda etkinlikle ilgili anonslar başlanmış, insanlar etkinliğin olacağı çay bahçesinin etrafında toplaşmaya başlamışlar. Bizim gözümüze de hemen upuzun muhteşem plaj, deniz ve İğneada’yı çevreleyen orman çarpıyor.

Kısa süre sonra İstanbul’dan Yeşil Düşünce Derneği’nden, Çernobil Haftası Proje Koordinatörü Korol Diker ve dörtgözle beklediğimiz ‘‘Çernobil’in Tanıkları’’ da varıyorlar İğneada’ya. İğneada Belediye Başkanı da orada.

Etkinlik Kırklareli Demokarasi Platformu adına Hüseyin Kahraman’ın konuşmasıyla başlıyor:

‘‘Bugün burda, yaşamsal öneme sahip bir nedenle bulunuyoruz: Bunun nedeni, öncelikle sizi, bölgede yaşayanlar olarak bizi, bizlerle yaşayan tüm canlılar ve bize ev sahipliği yapan doğayı tehdit edecek olan ‘Nükleer Tehlike’dir.

26 Nisan 1986’da gerçekleşen Çernobil Nükleer felaketinin üzerinden 27 yıl geçmesine rağmen, hala hergün nükleere ve bunu başımıza bela eden sisteme lanet ediyoruz.

Yakın geçmişte yaşadığımız en trajik yıldönümlerinden biri şüphesiz Çernobil. Bu kazada Hiroşima’ya atılan bombanın 350 katı kadar, toplam 450 çeşit radyonükleid havaya karıştı.

Nükleer santrali evdeki tüpgaza indirgeyen, ‘bekarlık nükleerden daha risklidir’ diyerek Sinop’a, Mersin’e ve Trakya’ya nükler santal yapmak, Karadeniz’i ve Akdeniz’i nükleer atık çöplüğüne çevirmek isteyen siyasi iktidar; sözde enerji ve kalkınma yalanlarını bahane edip doğayı ve yaşamı hiçe sayan projeler üretmeye devam ediyor.

26 Nisan’da yaşanmış geçmiş bir acıyı anmıyoruz; halen süren ve daha nesillerce sürecek bir felakete ve değişmeyen bir zihniyete isyanımızı haykırıyoruz.

Felaketin en çok etkilediği Beyaz Rusya, Ukrayna ve Rusya’da yaşayan yaklaşık 8.4 milyon insan radyasyona maruz kaldı. 150.000 km karelik bir alan kirlendi, neredeyse 52.000 km karelik tarım alanı mahvoldu ve 400.000 insan yeni yerlere yerleştirildi. Günümüzde kabaca 6 milyon insan etkilenen alanlarda yaşamaya devam ediyor.

Eski Sovyetler Birliği’nin emriyle 800.000 tasfiye memuru felaketin yaşandığı alanda engelleme ve temizlik çalışmaları yaptı.

Bütün bu işleri yaparken genelde radyasyona karşı korumaları olmayan tasfiye memurlarının %90’ı engelli duruma geldi ve pek çoğu genç yaşta hayatını kaybetti.

Bu insanlar ‘Barışçıl Atomun’ da öldürebileceğini, yaşamları pahasına öğrendiler.

Bir hafta boyunca Türkiye’nin farklı şehirlerinde olacak 20. Yüzyılın son kahramanlarını saygı sevgi ve hayranlıkla selamlıyoruz.

İşte kendi yaşamları pahasına geleceğe damgasını vura bu güzel insanlar aramızda. Bizlerle yaşadıkları cehennemi, felaketin hikayesini paylaşmak üzere buradalar..’’

Bu konuşmanın ardından Yeşil Düşünce Derneği Proje Koordinatörü Korol Diker söz alıyor ve 2006 yılında nükleerle ilgili çalışmaya başladığında hayalinin, Çernobil’deki tasfiye görevlilerini ve tanıklarını Türkiye’ye getirtmek ve insanlarla buluşturmak olduğunu söylüyor. Şu an bunu gerçekleştirebilmiş olmanın mutluluğunu yaşadığını ifade ediyor.

* * *

Ve söz sonunda onlarda:

Jurij Schumchenko

Jurij Schumchenko, itfaiyeci : Nükleer felaket yaşandığında 24 yaşındaydım. Küçük bir kızım vardı, askerdim. Nükleer kaza gizlenmek istendi ama biz oraya göreve giden ilk kişilerdendik.

Buraya gelirken burasının doğasının bizim oraya çok benzediğini düşündüm. Ama Çernobil’in doğası patlamadan sonra yok oldu.

Bizim acı tecrübelerimizden ders çıkarmanızı umut ediyorum. Yaşadığım bu olaydan en iyi hatırladığım terkedilmiş evler, boş sokaklar, şehirler, başıboş dolaşan evcil hayvanlar, açık kapılar, etrafa saçılmış çocuk oyuncakları.

Fukuşima’dan sonra Avrupa ülkelerin çoğu nükleeri terk etme kararı aldı, dikkatini nükleerin tehlikelerine yöneltti. Böyle bir felaketin bir daha yaşanmasını istemiyoruz.

 

Nina Janchenko

Nina Janchenko, (Çernobil’de doğmuş büyümüş, olayda tasfiye memuru olan babası hayatına daha sonra engelli olarak devam etmiş, 6 yıl sonrasında babasını kaybetmiş) : Hikayemin sizi etkileyeceğini umuyorum. Çernobil nükleer reaktörlerinin olduğu bölgede Pripyat’ta doğdum. Olayın yaşandığı sırada 30 yaşındaydım. Hayatım Çernobil’den önce ve  Çernobil’den sonra olarak ikiye ayrılıyor.

Gelişmiş bir ülkede yaşarken böyle bir şeyin yaşanacağını hiç ummuyorduk: Bu kadar acılar yaşayacağımızı, malımızı mülkümüzü terk etmek ve başka evlere, yerlere yerleşmek, gitmek zorunda olacağımızı, bir çok yakınımızı ani bir şekilde kaybedeceğimizi beklemiyorduk.

Eğitim düzeyimiz yüksekti ve kimse bu felaketin olabileceğini düşünmedi.

Hayat devam ediyor, kötü ve zor olsa da. Her yıl gidiyorum oraya, atalarımızın mezarları orada. Ama orası artık terkedilmiş, ölü bölge. Hayvanlar mutasyona uğradı. En çok zarar gören çocuklarımız ve torunlarımız. Çocukların tedavileriyle ilgileniyorum. (Ağlıyor)

Ukrayna’da 1 milyondan fazla çocuk kanser.

Sizin burda yaptığınız işi tebrik ediyorum.

 

Nikolai Mikhailovich,

Nikolai Mikhailovich, helikopter pilotu: Çernobil felaketi sırasında askerdim. Bizim birliğimiz de olaya ilk atılan birliklerdendi.

2 defa Afganistan’da görevliydim. 3. Savaşım Çernobil olacaktı ama bu sefer görünmeyen bir düşmanla savaşıyorduk.

İlk günün sonunda birliğimizden 5-6 kişiyi kaybettik. Patlamış reaktörün üzerinden uçarken biliyorduk tabiki birtakım ekolojik ve sağlık sorunları yaratacağını. Ama gerçek boyutlarını hükümet bile tahmin edemiyordu.

Gerçek boyutlarını sonradan sonraya ve arkadaşlarımın üzerinde görüyorum.

Patlamadan Beyaz Rusya, Kafkaslar, hatta İsveç, Almanya bile etkilendi.

Çernobil üzerine çok uzun konuşabiliriz ama tek söylemek istediğim bizim hatalarımızdan  çocuklarımız etkileniyor. Onların çocukları sakat doğmaya devam ediyor. Ve esas sorunları bizim çocuklarımız yaşıyor.

Birçok arkadaşımı kaybettim..(Gözleri doluyor, ağlamaklı oluyor)

Atom Enerjinin ülkemizde bir sloganı vardı:’ Barışçıl Atomla Tanışılacak’ diye. Biz çok acı bir şekilde tanıştık..

Öncesinde bunu engellemek, sonuçlarına katlanmaktan iyidir.

Buraya gelen tüm insanlara sağlık diliyorum ve bugünkü gibi üzgün gözükmenizi istemiyorum çünkü yaşamak herşeye rağmen güzel.

 

Jurij: Yanımızda olayın birçok belgesini, çocukların gözünden olayların anlatımı, itfaiye ve tasfiye görevlilerin günlüklerini, fotoraflar getirdik. İlgilenenlere gösterebiliriz. Çevrilip yayınlanadabilir.Hepinize barışçıl ve sağlıklı bir hayat diliyorum.

* * *

Soru ve cevap kısmına geçiliyor:

Soru: Çernobil’in etkileri nezaman normale dönecek?

Jurij:Havaya, toprağa karışan radyoaktif maddeler kolay kolay etkisini kaybetmiyor. Bölünerek yok olmuyor. Havadan, topraktan, besin zincirinden insanlara geçiyor.

Korol: Nükleer patlama sırasında en fazla radyoaktif iyot, sezyum ve stronsiyum açığa çıkar. Radyoaktif iyodun yarılanma ömrü 8 günken esas sezyum ve stronsiyumun radyoaktivitesinin ve etkilerinin ok olması doğada yüzlerce (300- 600) yıl alıyor.

Ama insanlarda etkileri daha da uzun sürebiliyor gentik bozukluklara yol açtığı için. Genetik bozukluklar 10. kuşakta çok daha yoğun görülebiliyor.

Soru: Ölüme gittiğiniz söylenmedi mi size? Gönüllü giden birçok itfaiyecinin öldüğünü ben Nokta dergisinde kapak yapmıştım. Bu durumu bir de sizden dinlemek istiyorum.

Nikolai: Tabiki ölümcül tehlike olabileceğini düşündük ama asker olarak vatanın tehlikedeyse tehlikenin ne olduğu fark etmiyor. Annem ve çocuklarımı düşündüm. Bir çok insan biliyorum böyle davranacak olan.

Jurij:Ben Nikolai’dan 9 yaş gencim, 24 yaşındaydım ve dediklerine aynen katılıyorum. Benim de çocuklarım vardı, onları korumak için tereddütsüz herşey yapardım.

Olay yerine vardığımızda bir itfaiye aracı bizden geride kaldı ve yüksek radyasyona maruz kalmaktan o ekiptekinler hastaneye götürüldüler. O arkadaşlarımın akibeti hakkında hala haber alamıyorum.

 

Soru: Karadeniz’de kurulmak istenen santralden haberiniz var mı? Buna karşı uluslararası bir tepki gösteriyor musunuz?

Jurij: Tabiki biliyoruz ama resmi bir ziyaretle gelmedik, kişisel olarak geldik. Böyle şeylerin bir daha yaşanmaması için tecrübelerimizi aktarmak istiyoruz.

Nükleer enerji zaten politik, coğrafik sınırlar tanımıyor. Karadeniz ortak kullanım alanımız. Geri döndüğümüzde de bunu ciddi boyutlarda anlatacağız, sizi desteklemek için elimizden geleni yapacağız.

 

Soru: Nükleer kaza olarak sadece Çernobil ve Fukuşima var. Fukuşima da deprem sonrası yaşanan bir santral patlaması. Çernobil kazası yaşandığında Çernobil reaktörü kaç yaşındaydı.

Nina: Yerel halk temsilcisi olarak diyebilirimki aslında çok fazla nükleer kaza var irili ufaklı, bir çoğunu çok duymadık, ya da hala duymuyoruz ama Three Miles Island’ı da hadi duymuşuzdur, çok büyük bir kazaydı o da ama Idaho Falls, Chelyabinsk, Chalk River ve onlarcasını daha duymamışızdır belki çünkü nükleer kazalar genelde hep saklanmaya, duyrulmamaya çalışılır.

Çernobil’in 1. ve 2. Reaktörü 70’li yıllarda faaliyete girdi. Sonraki yıllarda kazanın yaşandığı 4. Reaktör faaliyete girdi. Kaza sırasında 4. Reaktör daha 5 yıl gibi kısa bir süredir çalıştırılıyordu. Üstelik patlama kontrollü bir deney sırasında yaşandı.

 

Jurij: Japonların ileri bir teknolojiye sahip olmaları, titizlikleri yine de yetmedi  bir nükleer felaketi önlemek için, yine Fukuşima yaşandı.

Şunu eklemek isterim:Çernobille ilgili birkaç senaryodan bahsediliyor. Hep insan hatasından bahsediliyordu. Fakat yeni açıklanan belgelerde 4. Reaktörde savaş amaçlı uranyum zenginleştirmesi yapıldığı söyleniyor. Birçok şey hala bilinmiyor.

 

Soru: Çernobil’den sonra Türkiye’de de bizden birçok şey saklandı. Bakanlar çıkıp radyasyonlu çay içtiler. Ukrayna’daki hükümet peki halka bilgilendirme yaptı mı? Açıklamalarda bulundu mu, yoksa hala birçok şey hasır altı mı ediliyor?

Nina :Orada yaşamış biri olarak diyebilirim ki, bize hiçbir bilgi verilmedi. Ülke yönetimi de ne yapacağını bilmiyordu, bu konuda hiç tecrübesi yoktu.

Ancak 1 gün sonra tahliyeler başladı. Ben ailemle santral bölgesinde, Pripyat da yaşıyordum. İlk olarak çıkartılan itfaiyecileri gördük. Bize olaydan ancak 1 gün sonra İyot hapları verildi. 1 Mayısta ancak bölge boşaltılmıştı. Yine hiç birşey açıklanmamıştı bize.

Nikolai: Hiç birşeyin yapılmamasının kanıtı 1 Mayıs Bayramı. Birçok insan kutlama için sokaklara çıktı, hiç bir kutlama kesilmedi. Çocuklar ve herkes çok fazla radyasyona maruz kaldı bu şekilde.

Jurij: Çernobil faciası sırasında, günümüzde Ukrayna sınırlarında olan bölge o dönemde Sovyetler birliği içindeydi. Ukrayna başkanı emirleri Moskova’dan alıyordu. Şu anki açıklamalarında kendisinin karar vermediğini, emirler aldığını söylüyor.

2 Mayıs’ta Kiev’de bisiklet yarışması yapıldı. Herşey olayın üstünü örtmek içindi.

Korol: Biz de birçok şeyi bilebilirdik. 90’larda alçak uçan helikopterle Avrupa üstünde sezyum ölçümü yapıldı. Yalnızca Fransa nedense radyoktif bulutların kendi sınırlarına geldiğinde durduğunu iddia etti ve Türkiye’de bir ölçümü kabul etmedi. O yüzden bize de çok radyoaktif bulut ulaşmasına rağmen biz de miktarını bilmiyoruz.

–  Dinleyici yorumu: Sorun sadece nükleer santral kaza yapar mı, santral kaç yaşındaydı değil. Ciddi bir atık sorunu var. Bir nükleer atık deposu olacağız. Vahşi kapitalizmde Akkuyu’daki santralin barışçıl olacağını garanti edemez.

Bir de nükleere karşı en çok yerelin ciddi bir karşı duruşu olmalı. Hep dışardan taşıma suyla geliyoruz. Tabiki nükleerin etkileri burayla sınırlı olmayacak ama ilk ve en çok öznesi olan insanlar gerekiyor.

Soru: Şüphesizki sadece patlamayla tehlike oluşturmuyor nükleer santraller. Ben deniz suyuna, orman köylülerine ve tarım arazilerine olan etkisini de sormak istiyorum.

Korol: Nükleer, daha ilk maden işleme sırasında çok fazla radyoaktif toz salar etrafa. Normal bir nükleer santral işletimi sırasında da kontrollü olarak radyasyon bırakılıyor.

Soğutulmak için kullanılan deniz suyu tekrar denize daha sıcak halde bırakıldığı için deniz yaşamına olumsuz etkisi var. Atıklar zaten başlı başına bir sorun.

Nükleer santral inşaatı için büyük bir alan kamulaştırılır ve bir çok köylü yerinden edilir.

Geçmişte güçlü bir nükleer karşıtı hareketle 4 kez Akkuyu’ya ve Türkiye’ye nükleerin girmesi engelleyebildik, ihaleleri iptal ettirmeyi başardık. Fakat şuan çok daha büyük, tabandan gelmiş bir karşı duruşa, mücadeleye ihtiyacımız var.  Şu an antidemokartik, her türlü katılımdan uzak bir süreç işletiliyor. Yerel halkın karar verme süreçlerine katılımı şarttır . Ama bırakın Aarhus Sözleşmesini daha hala imzalamadığımızı, daha ÇED süreçlerinde yerelin katılımı süreçlerini işletemiyoruz.

* * *

Toplantıdan herkes çok etkilenmiş bir şekilde çıkıyor. Dışarda fotoğraflar çekiliyor Çernobil’in Tanıklarıyla. Benim kafamda ise şu soru dolanıyor: Acaba insanlık nezaman yaşananlardan ders çıkarcak? Daha kaç Çernobil ve Fukuşima yaşanması gerekecek?

Haber: Gülnur Öztaş

(Yeşil Gazete)

 

More in Enerji

You may also like

Comments

Comments are closed.