ManşetMedya-İnternet

WikiLeaks’e felsefi yorumlar

0

Wikileaks “saydamlığın diktası” anlamına mı geliyor? Gizli belge yayımlayan siteler komplo paranoyasını nasıl etkiliyor? Gizli belgeleri yayan internet siteleri neden yazılı ve görsel basına ihtiyaç duyuyor? Ünlü filozoflar yorumladı.

Avustralyalı Julian Assange tarafından kurulan Wikileaks sitesi, elinde bulundurduğunu söylediği, ABD Dışişleri Bakanlığı’na ait yaklaşık 250 bin diplomatik telgrafın henüz tamamını yayımlamış değil. Ancak daha şimdiden filozoflar bu tür belgelerin yayımlanmasının dünyada bundan böyle uluslar arası ilişkileri ve medyanın dünya işlerindeki rolünü nasıl etkileyeceğini tartışmaya başlamış durumda.

Fransız Liberation gazetesi bu tartışmaya platform olmak için sayfalarını ünlü filozoflara açtı. Konu hakkında görüş belirten filozoflar, Wikileaks fenomeninin pek de hayra alamet olmadığı konusunda birleşiyor.

İtalyan filozof Umberto Eco, “Wikileaks olayı”ndan söz ediyor, örneğin. Eco’ya göre, bu olay her şeyden önce, devlet, vatandaş ve medya arasındaki ilişkilerde iki yüzlülüğü göstermesi bakımından bariz bir skandal. Skandal olmanın dışında, uluslararası düzeyde derin değişiklikler yaşanacağının da göstergesi.

Eco, her kültürlü bireyin, İkinci Dünya Savaşı sonundan bu yana diplomatik temsilciliklerin aslında “casusluk merkezi” olarak kullanıldığını bildiğini, ancak “bunu açıkça dile getirmek ikiyüzlülük ödevini ihlal edeceği için” bundan kaçındığını söylüyor. İktidarların her vatandaşı kontrol ettiği, ama her vatandaşın da – en azından “hacker”lar- iktidarların sırlarını öğrenebildiği bir devirde yaşandığını da söylüyor Eco. Günümüz teknolojisiyle telefonda gizli ve özel ilişki sürdürmenin artık mümkün olmadığını belirtip, gelecek için bir tür geriye dönüş senaryosu çiziyor:

‘GİZLİ BİLGİLER ARTIK BASINDAN ÖĞRENİLİYOR’
“Hükümet memurlarının, kontrol edilemeyen güzergahlar kullanarak, sadece ezbere bilinen ya da en fazla bir ayakkabının topuğuna yazılmış mesajları aktarmak için gizlice bir yerden başka bir yere gittiklerini hayal etmek zorundayım. Daha önce teknolojinin yengeç biçiminde, yani geri geri giderek ilerlediğini yazmıştım. Bugün hızlı trenle Roma’dan Milano’ya üç saatte gidiliyor. Halbuki uçakla, havalimanına gidişler de dahil bu süre üç buçuk saati buluyor”.

Umberto Eco, basının konumu konusunda ise, “Eskiden basın büyükelçiliklerin içinde neler döndüğünü anlamaya çalışırdı, şimdi büyükelçilikler gizli bilgileri basından istiyor” gözleminde bulunuyor.

‘WIKILEAKS PARANOYALARI BESLİYOR’
Paris ve New York üniversitelerinde ders veren filozof François Gaillard ise sözde paranormal faaliyetler üzerine kurulu senaryolarıyla ünlü Hollywood dizisi X-Files tarafından yayılan “bizden her şey saklanıyor” komplo tezinin Wikileaks gibi internet sitelerinin “ekmek teknesi” olduğu görüşünde.

Gaillard’a göre, saydamlık iddiasıyla ortaya çıkan Wikileaks, aslında bu paranoyayı daha da besliyor. Fransız filozof, yayımlanan belgelerin ülkelerin iç ve dış güvenliklerini tehdit etmenin dışında, Soğuk Savaş sonrası hassas kurallar üzerine inşa edilen oyun kurallarını da bozucu nitelikte olduğu görüşünde. Gaillard, Wikileaks’in yayımladığı belgelerin büyük medya tarafından kullanılması hakkında ise Wikileaks açısından “altın yumurtlayan tavuğu öldürmek” anlamı taşıdığını söyleyip, “gizli bir bilgiyi bilmenin verdiği hazzı kaybetmenin insanoğlu açısından menfaati nedir” sorusunu soruyor.

CAN SIKICI NOKTA…
Fransız Bilimsel Araştırmalar Kurumu üyesi filozof Jean-Claude Monod bu görüşle hemfikir değil. Monod’a göre, Wikileaks’in büyük medya kuruluşlarıyla işbirliği yapması iyi düşünülmüş bir mantığa dayanıyor. Monod, interneti masallardaki “dev” tiplemesine, yazılı basını ise internetin ebeveynine benzetiyor. Ve ekliyor: “Anne ve babasını yutmanın belki de iyi bir yöntem olmadığını fark eden internet devi yazılı basının uzmanlığına başvurdu.

Haberin, kendi yığını altında ezilmemek için analiz edilmesinin gerektiği ve her şeyin yayımlanmasının illa da iyi olmadığının kabullenildiği görlüyor”. Monod, hükümetler ve diplomatlar için bugün gerçek anlamda can sıkıcı noktanın, uluslararası ilişkilerde saydamlığın erdem ve sınırları olduğunu savunuyor.

‘SAYDAMLIK DİKTASI’
Paris-Diderot Üniversitesi öğretim üyelerinden filozof Elisabeth Roudinesco da Wikileaks fenomenine saydamlık penceresinden bakanlardan. Roudinesco’ya göre günümüzde bir tür “saydamlık diktası” yaşanıyor. Bu diktanın, devletler tarafından işlenen suçların (işkence, savaş suçuları, tecavüz…) ortaya çıkarılması bakımından pozitif bir yöne sahip olduğu görüşünde Roudinesco.

Ancak inkarcılık, komploculuk ve söylentilerin yayılması gibi her türlü ölçüsüz söylemin de rasyonel görünüme bürünebileceği konusunda uyarıyor. Medyanın dünya işlerinin yönetiminde hükümetler kadar söz sahibi olmaya başladığını savunan Roudinesco, “gizlilik gereksinimi ile ciddi habercilik arasında denge için saydamlığın yeni diktatörlerinin çocuksu budalalıklarına karşılık verilmesi gerektiği” çağrısında bulunuyor.

(Kayhan Karaca / Ntv)

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.