Yeşeriyorum

İnsanlık Rapsodisi – 1. Kısım

0

Kaan Benli – Ayten Aydın

Koş tavşan koş,

Kaz o çukuru, unut güneşi,

Ve sonunda işi bitirince,

Oturma sakın, zamanıdır yeni bir taneye başlamanın

Yaşadığın süre ve uçtuğun yükseklikçe devam,

Ancak gelgitle sürüklenirsen,

Ve en büyük dalganın üstüne yerleşirsen eğer,

Koşarsın erken bir ölüme doğru

Pink Floyd’dan (Breath In The Air)

 

 

 

Efesli Heraclitus’un çok bilinen bir deyişi vardır: “Pãnta rhèi – her şey akar” . Zaman kaynağı sürekli yenilenen bir nehirdeki su gibi durmaksızın akar. Evrendeki hayat da fiziksel ve biyolojik manada sürekli kendini yenileyerek aynı yolu izler. Tek fark hayat zaman zaman doğal felaketler, insan müdahalesi gibi nedenler yüzünden geçici olarak kesintiye uğrayabilir. Ancak zaman akmaya devam eder, yaşam bir yerde, bir biçimde yeniden filizlenecektir kuşkusuz. Uygarlıklar da böyledir. Zaman zaman kesintiye uğrar, ancak bir yolla yeniden canlanmayı başarırlar. Geçmiş uygarlıklarda biriktirilen değerler yeni uygarlıklarda yeniden hayat bulur, fakat süreç durmaz, biriktirme işlemi son bulmaz.

İnsan yaşam sistemine bir süreç olarak baktığımızda bireyin ilkin özgür ve bireysel yaşam biçiminden geçtiğini, ardından önce özgür bir toplu yaşamı, daha sonra da bir lider yahut aynı amacı güden bir grup elit tarafından organize edildiği toplu yaşam biçimini deneyimlediğini görüyoruz. İlkel toplumlarda bireyleri birbirine bağlayan bağlar ortak yaşamsal kaygıların ötesinde olamazdı. Sözgelimi, yırtıcı bir hayvanı avlamak için birlikte hareket etmek, avın hakkından gelmek için belli bir sayının üzerinde olmak durumundaydılar. Bu zoraki birliktelik bir bakıma bütün bireylerin kaynakları tutumlu ve eşit kullanımını gerektirdi. İnsanlık tarihinin ikinci dönüm noktası uygar toplum denilen karmaşık toplumların ortaya çıkışıdır. Bu süreçte kaynaklar eşit kullanılmasa da, merkezde oluşan yönetici sınıfı özellikle toplumun en dış kesiminde besin üretme işlevini gören çiftçileri belli bir ölçüde sömürmek durumunda kalsa da, hep bir denge tutturuldu. Tarih boyunca çeşitli uygarlıklar böyle bir uyum boyunca varolageldiler. Ancak dengenin iç ve dış etkenler, doğa ve insan elinden çıkan felaketlerle bozulması sonucunda bütün uygarlıklar mutlaka bir ara sona erdiler

Sözünü ettiğimiz bozulmalar başladığı zaman insanı bir arada tutan bütün sistem tehlike altında demektir. Bütün sistem tehlikeye düştüğü zamanlar ise toplulukta en çok etkilenen, yaşamı büyük çapta kırsal kesime dayanan yönetici sınıfı, yani egemen olan güçlerdir. Çöküş ile birlikte oluşan zincirleme hareket çeşitli boyutlarda etki gösterip bütün toplum için geniş ölçekli bir sosyal yıkıma yol açar. Süreç içinde sanatçılardan, filozoflardan, din bilimcilerinden, bilim insanlarından, sanayicilerden ve tüccarlardan oluşan bir grup insan, egemen güçlerle tabanda yer alan çiftçiler ve köylülerin arasında birleştirici rol oynarlar. Böylesi çöküntüleri takip eden yeni başlangıçlarda toplumlar çeşitli dersler alır, deneyimler kaydedilir ve sonuçta insanlık kendi evriminde bir üst basamağa sıçrar. Bu durumu “her felaket içinde bir çözüm barındırır” şeklinde özetlemek mümkün. Bu derslerin bilgi, anlama, ahlak değerleri, bilgelik olarak beliren sonuçları toplumların ahenk ve barış içinde olduğu zaman ortada görünmeyen bireyleri tarafından korunurlar. Bu yolla bir sonraki uygarlığın kullanımı için biriktirilirler.

İçinde bulunduğumuz dönemde insanlık kendi evrimi açısından en kritik aşamanın kıyısında bulunmaktadır. Bu zamana kadar biriktirilen değerler, küreselleşen yerkürede, iletişim teknolojisinin yardımıyla insanlığa uzunca bir süre barış ve ahenk içinde yaşayacak yeni bir uygarlık süreci sunacak düzeye ulaşmıştır. Ancak sahip olunan bütün birikim diğer yandan büyük bir tehdit altındadır da. Zira ilk kez onu koruyan bireylerin ona ihtiyacı olan toplumla ilişkisi kesintiye uğramış gibidir. Bir yüzyıl öncesinde beliren ve insani değerleri toplum hafızasında kesintiye uğratan mekanistik ve materyalistik değerler, toplumun geneline hakim olmuş ve çoğunluğun algı kapılarını kapatmıştır. Bu halde taşıyıcı ile kullanıcının ilişkisinde dramatik bir kopukluk olmuş, sanatçılar, bilim adamları taşıdıkları yükle yalnızlığa, izolasyona sürüklenmişler, toplum ise bir yoksunluk içinde içten içe çürümeye yüz tutmuştur. İşte bu nokta üzerinden çok önemli bir dönüm noktasındayız: Ya iki kesim arasındaki bu bağ bütünüyle çözülecek ve gelecek bir kez daha biyolojik evrimin inisiyatifinde kurulacak, ya da çatışma ve uyumsuzluğu yerküreden bütünüyle kovalayacağımız yeni bir döneme gireceğiz. Tarih düzen ve düzensizlik olarak pek çok evre geçirmiştir (Evrende kendi haline, doğal şartlara bırakılan tüm sistemler, zaman içinde düzensizliğe, dağınıklığa ve bozulmaya doğru giderler). Ne var ki evrimde genel eğilim hep yukarı doğrudur. İşte şimdi bu genel eğilimin sınanması sözkonusudur.

Böylesi bir dönem öncesinde geçmişle analoji kurmak bizlere yeni kapılar açabilir. Tarih boyunca en devinimli coğrafyalardan birinin üzerinde, Anadolu’da, bu analojiyi yapmak da ise sayısız fayda görüyoruz.

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.